Bebek Yahut Hakk-ı Karar |
Bizim Cemîle Ferîde´yle bir sabah gelerek,
"Unutma beybaba, akşam birer hotozlu bebek,
Getir, kuzum... " dediler. Ben de kızların keyfi
Kırılmasın diye reddetmedim şu teklîfi.
Kiraz dudaklı, üzüm gözlü, inci dişli, iki
Edâlı yosma getirdim. Aman o akşamki,
Sevinme hâlini bir görmeliydi yavruların!
Durup oturmadılar hiç, dedim: "Yatın da yarın,
Bütün gün oynayınız... "Nerde! Kim yatar? O gece,
-Yemekte sızmaya me´lûf olan - Ferîde´me
Kabûl olunmıyacak söz olursa, yatmaktı.
Yatar mı hiç? O nasıl hisli bir yumurcaktı.
Ferîde´nin yaşı beş yok; Cemîle´ninki yedi;
Şu var ki, abla hanım pek hanım tavırlı idi.
Büyük kız oynadı bir parça, sonradan yattı;
Küçük sabâha kadar hep bebeğini hoplattı.
Ne ninniden alıyormuş, ne öyle hoppaladan...
"Işıl ışıl bakıyor â! bebek değil, afacan!"
Sabaha karşı tükenmiş mecâli yavrucuğun:
Mışıl mışıl uyuyor... Değmeyin aman uyusun.
Benim bulunmadığım birzamanda kız uyanır;
Bebeği uyutmak için evde üç saat kapanır
Aman da pek yaramaz, uyku sıçramış başına.
Bakın beşik de getirdim, bakın yatar mı şuna?
Yatar mısın seni maymun? Kapar mısın gözünü?
Acık da dinlesen olmaz mı annenin sözünü?
Kapandı işte gözün... Oh, şimdi artık yat!
Bebek ne yaptı bilinmez ki, sonradan, pat pat,
Dayak sadâları akseylemiş öbür odaya,
Güzel güzel uyumuş olsa kız da dövmez ya.
***
Gelince akşama, baktım, Feride pek düşkün.
Durur mu, ablası? Ben sormadan atıldı:
-Bugün
Ne yaptı, beybaba, bilsen... Zavallıcık bebeğe?
-Ne yaptı?
-Dövdü bir âlâ, sonunda kırdı.
- Niye?
-Bilir miyim, ona sor... Kız, getir bebeğni hadi!
Ferîde kaçtı yanımdan, getirmek istemedi.
Çiçek çıkarmışa dönmüş, getirdiler ki, yüzü;
Birer kafes gibi kalmış o kuş bakışlı gözü.
Başında saçtan eser yok, ayak topal, kollar
Omuzdan oynamıyor, kim bilir, ne illeti var?
O kanlı canlı bebek şimdi işte bir kötürüm..
- Bu ölmüş artık ayol, göm, götür de, hem ne ölüm.
***
Ferîde kaldı bebeksiz, Cemîle´ninki fakat
Güzel güzel duruyor olmuyor ne kör, ne sakat.
Günün birinde berâberce oynuyorlarken,
Alıp Ferîde hazin bir niyâz tavrı hemen
-Bebeğni ver, acıcık oynayım, kuzum abla...
Demez mi? Kız ne diyor?.. Galibâ:
-İnâyet ola!
Verir miyim sana ben hiç bebeğmi, yağma mı var?
-Hasislik etme kızım, ver!
-Alırsa sonra kırar:
-Nasıl kırar a canım? Etme oynasın, veriver!
-Olur mu beybaba?
- Elbet olur:
- Kırarsa eğer?
- Yann sabah sana ben başka bir bebek alırım.
Bizim müdâhaleden sonra, "Oyna al bakalım!.. "
Deyip Feride´ye kerhen uzattı kız bebeği.
Ferîde´nin yüzü gülmüştü, baktım, iyden iyi.
Sevindi, oynadı, lâkin bu müsteâr sürûr
Süreksiz oldu...
- Ver artık!
-Acık, daha, ne olur!..
- Bakındı beybaba?
- Kız, ver de sonradan yine al,
Mal olmaz insana, âdet değil, emânet mal.
Tekerrür etti birazdan şu yolda aynı niyâz:
-Bebeğni ver yine olmaz mı? Oynayım.
-Olmaz!...
Ben iltimâsı dirîğ etmedim ikinci sefer:
-Çok oldu beybaba, ya! Sonra her zaman ister!
-Demin de aldı, hemen verdi, içlenir, yapma!
Sen ablasın ne kadar olsa...
-Başka vermem ama,
Çabuk verirsen eğer al da oyna kız, haydi..
Ferîde´nin bu sefer keyfı pek yolundaydı.
Epeyce dandiniler yaptı, hayli hoplattı;
Bebek kolunda, hasırlarda bir zaman yattı.
Fakat ne çâre! Gelip çattı vakt-i istirdâd,
Kızın nazarları beyhûde etti istimdâd.
Cemîle istedi ısrâr edip emânetini,
Çocuk da verdi, fakat görmeliydi, hiddetini!
Büyük kızın eziyordu gurûr-i ma?sûmu,
Bebek elinde gezerken, şu tıfl-ı mahrûmu.
Ağırgelir ona elbette karşıdan bakmak.
Sokuldu bak yine, hiç şüphe yok ki: Yalvaracak,
"Bebeğni ver" diye, lâkin ben eylemem ibrâm.
Hayır, değil bu edâ, bir edâ-yı istirhâm:
"Bebeğmi ver!" demesin mi üçüncüsünde kıza.
Meğer hukuk da bilirmiş bakın şu saygısıza!.. |
|