Menzil (TASAVVUF ADRESİNİZ) SiLSiLE - Nabi
   
TASAVVUF DİYARI
 





Ana Sayfa
Açıklamalarıyla 99 Esma
Hatim- mukabele
Çeşitli Dualar
Silsile
Tasavvuf Edebiyatı
Tasavvuf Yazıları 
Menkîbeler
İlahiler ve Kasideler
İslâmi Flash
İslami Haberler
İslâm Kütüphanesi
İslami Siteler- TOPLİST
İslami Soru ve Cevaplar
İslami Sözlük
İslami Videolar
Rüya Yorumları- Tabirleri
Kadın 

Popüler
Oyun
Bilgisayar önerilerimiz
ZİYARETÇİ DEFTERİ


AŞERE-İ MÜBEŞŞERE

>>1.Hz. Ebu Bekir
>>2.Hz. Ömer bin Hattab
>>3.Hz. Osman bin Affan
>>4.Hz. Ali Bin Ebu Talib
>>5.Talha bin Ubeydullah
>>6.Zübeyr bin Avvam
>>7.Sa'd bin Ebi Vakkâs
>>8.Abdurrahman bin Avf
>>9.Ebu Ubeyde bin el-Cerrah
>>10.Said bin Zeyd

ASHAB-I SUFFA

>>Bilal-i Habeşî{R.A.}
>>Selmân-ı Farisî{R.A.}
>>Enes bin Malik{R.A.}
>>Hâlid Ebâ Eyyubel-Ensâri{R.A.}
>>Abdullah bin Mesud{R.A.}
>>Huzeyfetul-Yemenî{R.A.}
>>Ebuzer-i Gıfarî{R.A.}
>>Ebuzer-i Gıfarî{R.A.}
>>Ammar bin Yâsir{R.A.}
>>Muaz Bin Cebel {R.A:}
>>Ebud-Derda{R.A.}
>>Ebu Musa el-Eş'ârî{R.A.}
>>Mikdad bin Esved{R.A.}
>>Halid bin Velid{R.A.}
>>Mus'ab bin Umeyr{R.A.}
>>Usame bin Zeyd{R.A.}
>>Erkam{R.A.}

 

 

Tasavvuf ve Tevbe 
Rabıta 
Tevessül ve Vesile 
Allah İle Kul Arasına Girmek 
Kutbul İrşad ve Tasarruf 
Ehl-ibeyt Kimdir 
Mürşide Teslimiyet Kölelik mi? 
Veliye Hürmetin Ölçüsü 
Kerameti İnkar Etmek 
Himmet 
İrşad nedir, Mürşid kimdir?


 

Nabi


1642 yılında, Şanlıurfa´da doğan Yusuf Nâbi iyi bir eğitim görerek büyümüş, 24 yaşındayken de İstanbul´a gitmiştir. Burada eğitimine devam eder, şiirleri ile tanınmaya başlar, Musahip Mustafa Paşa´nın dîvân kâtibi ve kethüdası olur. Paşa vefat edince ise Halep´e gider. İstanbul´da geçirdiği dönemde bir çok önemli isimle arkadaşlıkları olmuş, sarayla da bazı ilişkiler kurmuştur. Bunun da etkisiyle, Halep´te geçirdiği yıllarda (yaklaşık 25 yıl) devletin sağladığı imkânlarla rahat bir hayat sürdürmüştür. Eserlerinin çoğunu Halep´te geçirdiği bu yıllarda kaleme almıştır. Daha sonra arasının da iyi olduğu Halep Valisi Baltacı Mehmet Paşa sadrazam olunca Nâbi´yi yanına aldı. Bu dönemlerde Nâbi Darphane Eminliği, Başmukabelecilik gibi görevlerde bulundu. Ayrıca, bazı kaynaklara göre Nâbi aynı zamanda çok güzel bir ses sahipti ve müzik konusunda da fazlasıyla başarılı idi. "Seyid Nuh" ismiyle bazı besteleri olduğu bilinir. Nâbi, İstanbul´da 1712 yılında vefat etti.
Nâbi Osmanlı´nın duraklama devrinde yaşamış bir şairdi, yönetim ve toplumdaki dejenerasyona ve bozukluklara şahit oldu. Çevresindeki bu negatif olgular onu didaktik şiir yazmaya itmiş, eserlerinde devleti, toplumu ve sosyal hayatı eleştirmesine neden olmuştur. Ona göre şiir hayatın, karşılaşılan sorunların ve günlük yaşamın içinde olmalı, hayattan, insandan ve insanî konulardan izole edilmemelidir. Bu yüzden şiirleri hayat ile alâkalı, çözümler üretmeye çalışan, yer yer nasihatta bulunan bir yapıdadır. Eserlerinin herkes tarafından anlaşılması ve hayatla iç içe olmasını istemesindendir belki de, kullandığı dil yalın ve süssüzdür



GAZEL

Bir devlet içün çarha temennâdan usandık .
Bir vasi içün ağyâra müdârâdan usandık

(Bir devlet için feleğe yalvarmaktan usandık
bir visal için başkalarına müdaradan bıktık.)

Hicran çekerek zevk-ı mülâkatı unuttuk
Mahmur olarak lezzet-i sabâdan usandık

(Ayrılık çeke çeke buluşup görüşmenin zevkini unutur olduk.
mahmur ola ola şarabın tadından usandık.)

Düşdük kati çokdan heves-i devlete ammâ
Ol dâiye-i dağdağa-fermadan usandık

(Büyük saadet hevesine düşeli çok oldu ama,
o huzursuzluk veren iç arzusundan artık usandık.)

Dil gamla dahi dest ü giribandan usanmaz
Bir yâr içün ağyâr ile gavgâdan usandık

(Gönül gamla bile çekişmekten usanmaz;
yalnız bir sevgili yüzünden eloğlu ile kavgadan gına geldi.)

Nâbi ile ol âfetin ahvâlini naklet
Efsâne-i Mecnun ile Leyla?dan usandık

(Mecnun ile Leyla efsanesinden usandık,
bize biraz da,Nâbi ile belalı güzelin arasında olup bitenleri anlat.)

Gazel

1.Sakın terk-i edebden kûy-ı Mahbûb-i Hudâ?dır bu
Nazargâh-i ilâhidir, Makam-ı Mustafâ?dır bu

2.Felekde mâh-i nev, Bâbüsselâm?ın sîne-çâkıdır
Bunun kandili Cevzâ, matla?-i ziyâdır

3.Habib-i Kibriyâ?nın hâbgâhıdır fazilette
Tefevvuk-kerde-i Arş-ı Cenâb-ı Kibriyâ?dır bu

4.Bu hâkin pertevinden oldu deycûr-i adem zâil
Amâdan açdı mevcûdât düş ceşmin tûtiyâdır bu

5.Muraât-ı edep şartıyla gir Nâbî bu dergâha
Metâf-ı Kudsiyandır cilvegâh-ı enbiyâdır bu Ey Nâbî

Açıklaması
1.Burası Allah?ın sevgilisinin beldesidir. Cenâb-ı Hakk?ın nazar buyurduğu, Hz. Muhammed Mustafâ (s.a.v)?nın makamı, Ravza-i Nebî?dir

2.Bu Gökteki yeni ay, Bâbüsselâm kapısının yüreği yanık aşığıdır.
Ayın kandili Cevzâ yıldızı bile ışığının nurunu ondan almaktadır.

3.Burası, Allah (c.c)?ın sevgilisinin ebedî istirahatgâhının, türbesinin bulunduğu yerdir ve fazilet bakımından Cenâb-ı Hakk?ın izniyle onun arşına çıkartılmıştır.

4.Bu toprağın ziyâsından, yokluğun karanlıkları ortadan kalktı. Bütün yaratılmışların görmeyen gözleri açıldı, çünkü bu toprak, gözlere şifa veren sürmedir.

5.Bu dergaha edep ölçülerini gözeterek gir; çünkü burası meleklerin tavaf ettiği ve Peygamberlerin tecelli ettiği bir yerdir.


Yazılış Hikayesi
Osmanlı Divan şairlerimizden 17. asırda yaşamıştır. Aslen Urfalıdır. Peygamberler şehri Urfa?nın manevi ikliminde iyi bir eğitim alan Nâbî, çocukluk ve ilk gençlik yıllarından sonra İstanbul?a göçmüştür. Tasavvuf terbiyesi de görmüş olan Peygamber âşığı Nâbî, padişah IV. Mehmed döneminde Hacca gitmek üzere bir kısım devlet erkanıyla birlikte yola çıkar. Kafile Medine-i Münevvereye yaklaşmıştır. Vakit gecedir. Rasulüllah (s.a.v) Efendimiz?e bir an önce ulaşma özlemiyle Nâbî?nin gözüne uyku girmemiştir. Fakat kafiledeki bir devlet adamı, hem de ayaklarını kıbleye doğru uzatmış, uyumaktadır. Hz.Peygamber (s.a.v)?in beldesinde, edebe aykırı böyle bir gaflet hâlini bir türlü hazmedemeyen ve çok üzülen Nâbî, içinden gelen bir ilhamla kasideyi söyler.
Nâbî bu şiiri yolda yazar. Kafile şafak vakti Medine-i Münevvere?ye girmektedir. Ravza-i Mutahhara?nın minarelerinden sabah ezanı okunmaktadır. Müezzin, ezanın ardından Türkçe bir kaside okumaya başlar.Nâbî, dikkat eder, okunan kendi şiiridir. Hemen minarenin kapısına koşar.Müezzine; Allah aşkına, okuduğun bu kasideyi nerden öğrendin, der.
Müezzin şöyle cevap verir: Bu gece rüyamda Efendimiz (s.a.v)?i gördüm, bana dedi ki: Ümmetimden Nâbî adında bir şair, benim hakkımda şu kasideyi yazdı, hoşuma gittiği için bunu okumanı arzu ediyorum. Ben de rüyamda Efendimizden öğrendiğim beyitleri aynen okudum. Nâbî, sevincinden oracığa bayılıp düşer. O, bu iltifata, Rasulüllah Efendimiz?e duyduğu edep ve muhabbetten dolayı nâil olmuştur. Hz.Mevlânâ?ya göre edep, insanın bedenindeki ruhtur, enbiyâ ve evliyânın göz ve gönül nurudur, şeytanın katilidir, insanla hayvanı birbirinden ayıran en önemli vasıftır. Edep bir tac imiş nûr-i Hüdâdan Giy ol tâcı, emin ol her belâdan Allah ve Rasulüne yükselen merdivenin basamakları, ancak edeple çıkılır...


 
   
©Copyright-007-021 ▓®▓ ŝĪĮЅї╚ξ 71 ziyaretçi (109 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol