“Apaçık” ve “Gizli” anlamlarına gelen “ez-Zahir” ve “el-Batın” ismi şerifleri Kur’an-ı Kerim’de birer defa geçmekte. “O ilktir, sondur, apaçıktır, gizlidir. O her şeyi bilendir.” (Hadid 3)
İşin ehli olanlar bir sanat eserinden sanatkârın ilmini, gücünü, zevkini, görebilirler. Anlamayanlar ise öküzün trene baktığı gibi bakıp geçerler.
Her çiçekte, her böcekte, zülfün her telinde, yağmurun her damlasında, elimizin her çizgisinde Allah (c.c.)ın ilmi, kudreti, san’atı apaçık görülmekte.
Zatı ise görülenlerin parlaklığı nedeniyle gözlerden gizli kalmakta. Çünkü bugünkü gözler Rabbimizin zatını görecek şekilde yaratılmamıştır. Bir ismi Zahir olan Rabbimizin yarattığı tenimizi görüyoruz. Ama bir ismi de Batın olan Rabbimizin yarattığı aklımızı göremiyoruz.
Balı apaçık görüyoruz ama tadını göremiyoruz. Gülü görüyoruz ama kokuyu göremiyoruz.
Bizlere ten gibi açık, akıl gibi gizli nimetler veren Zahir ve Batın Rabbimize açıkta ve gizli yerlerde ibadetler yaparken kötülüklerin açığından da, gizlisinden de kaçınacağız. (A’raf 33, En’am 120)
Verdiği nimetlerden elmayı yerken, görünen rengi ve yuvarlaklığı yanında görünmeyen tadı, kokusu ve gıdasını hissettiğimizde “Zahir” ve “Batın” olan Rabbimizi hatırlayacağız.
Yaratılan her şeyin bir görünen, binlerce görünmeyen yönünü öğrendiğimizde yine “Zahir” ve “Batın” olan Rabbimizi hatırlayacağız demeyeyim, hatırdan hiç çıkarmayacağız.
İnsanlara yardım ederken gecede, gündüzde, gizlide açıkta vereceğiz. Verirken biz kendi varlığımızı değil verdiğimizi göstereceğiz.
Yardımı alan isek, verilene değil verene bakacağız ve teşekkür edeceğiz. Rengarenk süslü ağaçlar üzerinde bize ni’metler sunan Rabbimizin ni’metleri bizim gözlerimize perde olup materyalizm hastalığına yakalanıp gönül gözü kör olanlardan olmayalım.
O çiçekler, meyveler, manzaralar, havalar, güneşler, gözümüz aracılığıyla gönül gözümüzü açsın da, içimiz imanla, dışımız amelle süslensin.
|