----------------------------------- “BAŞARIYA GİDEN YOLLAR -----------------------------
HEDEFE KİLİTLENMENİN YOLU
Hedefin (stratejik planın) gerekli aşamalarıyla belirlenmesinin ardından sıra bu planın hayata geçirilmesine gelir. Bunun başarılmasını sağlayacak kesin yol “hedefe kilitlenme” veya “hedefle bütünleşme” şeklinde ifade edilebilir.
Hedefle bütünleşme kişinin hedefle tanımladığı bilinç(şuur) düzleminde yaşamasıdır. Yani zihnin bilinçli veya bilinçsiz olarak hedefle bağlantılı düşüncelere, telkinlere, nesnelere sürekli kendisini açık tutmasıdır.
İnsanın önceden tanımlanmış bir şuur atmosferinde yaşaması nasıl temin edilebilir?
Bunun birinci ve en basit yolu kişinin hedefiyle ilgili ayrıntıları hafızasından çağırarak üzerinde düşünmeye karar vermesidir. Ancak bu yol her ne kadar ilk ve kaçınılmaz yol olsa da tek başına yukarıda bahsini ettiğimiz sonucu doğurmaz. Yani bir iş yapmak istiyoruz. Bir defa düşünüyoruz. Sonra zihnimizden kayıp gidiveriyor, unutuyoruz. Ardından bir daha hatırlayabilmek için hafızamızdan ilgili konuyu yeniden bilinç düzeyine çağırmak zorunda kalırız.
İkinci yol stratejik planın zihnin otomatik çağrıştırma mekanizmasına bağlanmasıdır. Hedefi hayatımızda beş duyumuzdan aldığımız ne kadar çağrıştırıcıyla birleştirirsek hedefin bilinç düzeyine çıkması o kadar sık olacaktır. Hatta bu sıklığın bir süre devam etmesi halinde yeni çağrıştırıcılar oluşacak ve gittikçe bilincin her anı hedefe dönük düşüncelerle dolacaktır. Artık bir noktadan sonra istesek bile zihnimizden bu düşünceleri boşaltmaya gücümüz yetmeyebilir. Örneğin hayatımızın gayesinin -seri yazımızda geçen ana teorik hedefin- “Rıza-i İlahi” olduğunu varsayalım. Ezan okunduğunda, bir cami gördüğümüzde bunu düşündük. Bu birlikte düşünüşün tekrarı, bir süre sonra bunları her görüş ve duyuşta aynı hedefi hatırlatır. Sonra çağrıştırıcıları genişlettik. Kuş sesi duyduğumuzda , ağaçları seyrettiğimizde aynı hedefi düşündük. İçimizden ve dışımızdan aldığımız her algıya kadar bu süreç genişletilebilir.
Otomatikleşmenin tek yolu tekrarlamadır. Ancak otomatikleşmenin kolay ve güçlü olması başka faktörlerin de devreye sokulmasını gerektirir. Otomatikleşme veya bizim konumuzda hedefle özdeşleşme temelde iki düzeyde gerçekleşir.
A. Düşünce Düzeyinde: Bu düzeyde yukarıda da geçtiği gibi iki yol takip edilebilir. Birincisi hedefi soyut haliyle çok fazla düşünmektir. Yürürken, otururken, tıraş olurken boş bulabileceğimiz har anımız buna müsaittir. İkincisi hedefi(stratejik planı) mümkün olan en fazla şeyle ilişkilendirmektir. Kişilerle, mekanlarla ,işlerle, nesnelerle birlikte sık sık yoğrulan hedef bir süre sonra ilgili her nesne, mekan, iş veya kişi tarafından bilinçsizce hatırlatılır. Buradaki teorik açıklamaların örneklendirilmesine ihtiyaç olmadığını düşünüyorum.
B. Duygu Düzeyinde:Bu düzeyde yapılması gereken şey hedefi duygularla birlikte düşünmektir. Duygu dediğimiz şey düşünceden farklı bir yapıya sahip olan sevinç, hüzün, korku, kin gibi soyut hissedişlerdir. Hedefimiz “çalışkanlığı sevmekse” duygularımızın hedefimize paralel olanlarından herhangi biri aktif olduğunda hedefimiz üzerinde yoğunlaşmamız bizi birinci yoldan çok daha hızlı ve güçlü bir muvaffakiyete eriştirecektir.
Yukarıda geçen birinci tip özdeşleştirme ile hedef kişisel alt bilinçte otomatikleştirilir. İkinci tipte ise otomatikleştirme daha derinlere iner. Hatta tamamen kontrol dışı kalabilir. Bu noktada “hedef-duygu” birleşmesinin gerçekleşmesi halinde ortaya direnilmez bir arzu çıkar.
İnsanlar düşüncelerine direnebilirler ama duygularına direnebilmek için aşırı derecede güçlü olmaları gerekir. Duyguyu dışa vurma engellenebilse bile içsel olarak yaşanılmasına engel olunamaz. Örneğin sevincimizi doğrudan ona hücum ederek yok edemeyiz. Çünkü duygu, düşüncenin aksine bilincin değil alt bilincin kenarlarındadır. Eğer insanlar istediklerini düşünebildikleri gibi istedikleri duyguları da yaşayabilselerdi bugün hayat son derece farklı olacaktı.
Anlatmaya çalıştığımız mekanizmanın son noktası bir saplantı halidir. Duygularımızın şiddeti ve hedefimizle duygularımız arasındaki bağın yoğunluğu ileride atacağımız adımların büyüklüğünü gösterecektir. Birbiriyle yoğrulması gereken şeyler “hedeflerimiz ile iç ve dış dünyamız”dır. Düşünceler, duygular, hariçteki nesneler birbirleriyle yoğrulur ve duyguların şiddetine göre bir haftadan birkaç aylık bir süreye kadar uzanabilecek bir süreç içerisinde tekrar edilirler.
Hayatımızı değiştirecek olan budur.