----------------------------------- “BAŞARIYA GİDEN YOLLAR -----------------------------
Olumsuz Düşünerek
Bu adam bana hakaret etmek istiyor. Beni küçük düşürmeye çalışıyor. Alçak adam. Kötü adam olmasaydı böyle kötü davranmazdı. Onun kötü olduğunu görüyor, ondan nefret ediyorum. Onun gibi insanlarla asla dost olamam.
Benim gururum incindi. Kimse beni incitemez. Bana yapılan bu hakaretin altında kalamam. İntikamımı ona hakaret ederek almalıyım. O da kimmiş? Kendisini insan mı sanıyor? Geri zekalı ne biliyor da konuşuyor? Ben yıllarca okudum. En iyisini biliyorum, bu yüzden en iyisini yaptım. Bana yapılanın altında kalamam. Ona karşılık vermek zorundayım.
İnsanlarla konuşmaya gelmiyor. Bütün insanlar kötü. Onlar için bir şeyler yapıyorsunuz ve size hakaret ediyorlar. Kendi dünyama çekilmeliyim. Onları kendi hallerine bırakayım. Ne halleri varsa görsünler. Artık yazmıyorum, konuşmuyorum, üretmiyorum. Tüm çabalarım boşa gidiyor çünkü.
Bu kadar eleştirildiğime göre galiba ben yeteneksizin tekiyim. Halimden utanç duyuyorum. Yanlış bir şey yapıp bunca hakaretlere uğramaktansa hiçbir şey yapmayayım daha iyi.
Eleştirildiğinizde nasıl düşündüğünüze bakın. Kişiliğinizi çözümleyeceksiniz. Yukarıdaki eleştiri örneğinde takınılabilecek iki tutuma bakarak, olumsuz düşünenlerin hayatlarını nasıl cehenneme çevirdiklerini görebilirsiniz.
İşte yaşanmış bir olay: Genç öğrenci Tandoğan semti sokaklarında kışın şiddetli soğuğunda zavallı bir kedinin ölü bedenini görür. Vicdanı sızlar. Acır. Dondurucu soğukta kapalı poşetleri yırtarak yiyecek bir şeyler arayan diğer kedilerin garip hallerini izler. Ölen kedicik çöpleri poşetlere doldurup diğer kedileri açlığa terk eden insanların acımasızlığından kurtulmuştur. Bu zavallı kedinin bedeni dünyadan ayrılsa da ruhunun büyük bir huzur içinde olduğunu düşünür. Acısı sevince dönüşür. Acınızı sevince dönüştürerek ondan intikamınızı alın.
Peygamberimiz (asm) sahabeleriyle yürürken ölü bir köpek cesedi görürler. Sahabeler çevreye yayılan kokunun dehşetinden tiksinti içinde burunlarını tutarken, Peygamber (asm) "Dişleri güzelmiş." der.
Annesini kaybeden çocuk tüm aile fertleriyle birlikte ağlaşır. "Baba, anneme ne oldu?" diye sorar çocuk. "Cennete gitti yavrum. O şimdi orada çok mutlu" der baba. "Onu tekrar görecek miyiz?" diye sorar çocuk. "Evet yavrum. Hepimiz ona yeniden kavuşacağız." Cevabını alır babasından. Ruhu rahatlar, rahatlığı gözlerinden okunur büyük kalpli küçük insanın. Sonunun iyi olacağını bilirsek kötülük bize acı vermez.
Kabul etmeliyiz ki toplumsal facialar yaşıyoruz. Evine gece yarıları sarhoş dönüp eşini ve çocuklarını döven elleri kırılası babalar. Kasıtlı olarak hatalı sollayan, sükse atmak için hız yapan, bilinçli olarak trafiği kilitleyen, küçük bir kıvılcımla tüfeği, bıçağı alıp kavga çıkaran bilinçsiz sürücüler. Yetimlerin malını zimmetine geçiren, çalan çırpan, bıkmadan öldüren, öldüren, öldüren, kan kusan, kin kusan insanlar. Bunlar hep bizim çevremizde değil mi? Bunlar sizin de, benim de çevremde. Bunlar başarılı insanların da, başarısız insanların da çevresinde. Ama bunlar sadece çevremizde. Kötü görüntüleri özel dünyamızın içine doldurmak bizim elimizde, kovmak da. Bunların tüm gücümüzü katletmelerine ancak biz izin verebiliriz.
Televizyon kanallarındaki cinayet görüntülerini izlemek veya gazetelerin üçüncü sayfalarındaki ihanet haberlerini okumak zorunda değilsiniz. Karıncaların, arıların böyle bir derdi yok. Güneşin ve ayın görevlerini böyle bir endişenin gölgeleyemeyeceğini biliyorsunuz. Kainat harika senfonisini icra etmeye devam ederken bize ne oluyor? Sadece Güneş ve Ay değil, hepimiz dünyaya bir görev için geldik. Bir kötülüğü engelleyebiliyor muyuz? Önemli olan budur. Binlerce kötülüğü izleyerek kırdığımız cesaretimizle hiçbir şey yapamamaktansa, hiçbir kötülüğü izlemeden bir tek olsun kötülüğe engel olmak daha iyidir.
Kitabınızın bahanelerle ilgili bölümünü okumayı ihmal etmeyin. Bahaneler olumsuz düşüncelerin temelini oluşturuyorlar. Olumsuz ortamda yaşadıkça olumsuz düşüncelerimiz gelişir, otomatikleşir. Ortamınızı ve çevrenizi değiştiremiyorsanız düşüncelerinizi değiştirmelisiniz. Bazıları "Neler çektiğimi bilir misiniz?" derler. Hayır bilmiyoruz. Acınızı sizinle gönülden paylaşmaya hazırız, ama olumsuzluğunuzu paylaşamayız.
Siz Hz. Muhammed (asm) gibi yetim mi büyüdünüz? Siz Mandela gibi 20 yıl hapishanede mi yaşadınız. Siz Ebu Hanife gibi doğrulardan sapmadığınız için işkence altında mı vefat ettiniz? Onlar tarihe büyük harflerle yazıldılar. Sizin de böyle musibetler yaşamadan büyük harflerle yazılmanıza Yaratıcınız izin verdiği ve hatta sizi teşvik ettiği halde size engel olan nedir? Neresinden yürümeye başlarsanız başlayın, doğru yönde yürürseniz mutlaka dağınızın zirvesine çıkacaksınız.
www.silsile.tr.gg