----------------------------------- “BAŞARIYA GİDEN YOLLAR -----------------------------
ŞEFKAT NEDİR ?
Sevmek bazen uhuvvet (kardeşlik), bazen aşk, bazen da şefkat kimliğine girer. Sevgi çeşitleri arasında en ulvisi şüphesiz şefkattir.
Şefkati tanımı itibariyle diğer Sevgi çeşitlerinden ayıran temel özellik karşılıksız oluşu ve merhamet boyutunu kuşanmış olmasıdır.
Şefkat çok yüksek bir duygusal karakter gerektirir. Şefkat hissedişinin zirvesinde olan insan da bu hissedişi yüzünden ya dünyanın en mesut insanı olur ya da hayati ve yaşamayı kendisine zehir eder.
Sevgi merkezli hislerin vücudun bio-kimyasal yapısında yaptığı değişiklikleri ortaya çıkarmaya dönük bir yığın araştırma yapılmış; dar anlamda beşeri sevginin, güven duygusunu artıran endorfin hormonu salgısını çoğalttığı, yüksek heyecan ve sevince yol açan emphetamiin salgısını körüklediği gözlenmiştir. Los Angeles Psikiyatri Estitüsünden Mark Gaulstan’a göre, gerçek sevgi endorfin hormonuyla teessüs etmekte, hakiki şefkat belirmekte, bu işte özellikle örnek olarak anne-çocuk ilişkilerinin şefkat merkezli şekillenmesinde Oxytocin maddesinin geliştirdiği “bağlılık ve sokulma” duygusunun büyük rol oynadığı anlaşılmaktadır.(Hürriyet, 9.2.1993)
Mutluluk hissedişlerinin cismani bedende endorfin, emhetamin, Oxytocin gibi maddelerin salgılanmasıyla temsil edildikleri gerçek olmakla birlikte bu tür hissedişlerin temelde ruhi yönelimlerle yönetildiklerine ancak dışarıdan oluşturulan harici etki(hormon enjeksiyonu gibi) yoluyla da gerçekleşebileceği söylenebilir.
Sevgi temel başlığı altında uhuvvet, aşk, şefkat gibi sevginin farklı boyutlarda şekillenmelerinden söz ettik. Boyutu ne olursa olsun, Bediuzzaman’ın da ifade ettiği gibi, sevgi, kaynağını “kemal, lezzet ve menfaat” unsurlarından birlikte ya da tek tek alır.
Bu realiteden hareketle örneğin aşk ve şefkati karşılaştırdığımızda aşkın birçok sınırlandırıcıyla karşılaştığını görürüz. Karşılık isteyen aşkta “lezzet ve menfaat” unsurları devamlılık ve şiddetlenme açısından ön plana çıkarlar. Bu iki unsurun yokluğu ya da eksikliği aşkın ölüm fermanını hazırlar. Bu yüzden uzun sürebilen özel sevgilerin temel kaynağı aşk değil şefkattir. Çünkü aşık ya muhatabından beklediği “lezzet ve menfaat” boyutlu karşılığı görememekte ya da bu karşılık kendi hissedişine en azından denk gelememektedir. Oysa şefkat hissedişinde karşılık beklenmemesi bu iki sınırlandırıcıdan gelebilecek her türlü engeli aşar. Öte yandan şefkatte “merhamet” unsurunun da mevcut olması onun sahibini başka hiçbir hissedişin yükseltemeyeceği mutluluk zirvelerine tırmandırır.
Acaba kendilerini çocuklarına duydukları şefaatte kaybeden annelerin tattıkları mutluluk hissedişinden daha yükseklere tırmanabilenler var mıdır? Beşeri ilişkiler çerçevesinde yoktur şüphesiz. Ancak insan şefkati sadece anne-çocuk ilişkisiyle sınırlayarak hayatı boyunca muhtaç olduğu yüksek huzurdan mahrum olmamalıdır. Çünkü 80 yaşında ihtiyarlardan 8 günlük bebeklere kadar bütün insanlar şefkat edilmeye muhtaçtırlar ve Rablerinin engin şefkati altında karşılıksız korunurlar.
Buraya kadar yapılan açıklamaları bir yana bırakarak şefkatin maddi ve manevi neticelerinden bir kısmını şöyle sıralayabiliriz.
1.Zihinsel sağlık: Şefkatten gelen mutluluk hissedişinin insan bünyesinin bio-kimyasal yapısında oluşturduğu sinirsel ortamda gerilimlerin yokluğu neticesinde stres mekanizmasının devre dışı kalması dolaysıyla düşünce blokajının engellenmesi, hafıza netliği, sistemleri sağlam çalışan bir vücut ve daha birbiriyle dolaylı yollarla bağlantılı birçok maddi netice ortaya çıkar.
2.Güven duygusu: Şefkat sadece vermektir. Mutluluk üzerinde yazılan bütün kitaplar veren olmanın getirdiği güven ve saadeti çok işlerler. Neden dostunuza hediye aldığınızda, midesi ağrıyan bir hastayı sevindirdiğinizde muhtaç bir dilenciye yardım ettiğinizde mutlu olursunuz? İşte şefkat (yani vermek) bu duygunun derecesiyle orantılı olarak insanı sevinçlere boğar. Ancak şefkatin diğer bütün vermeklerden farkı hem şefkat edende hem de şefkat edilende güven duygusunu tesis etmesidir. Diğer vermek türlerinde “acaba karşılığında ne istiyor veya ne vermem gerekir” gibi bir endişe ve arayış her zaman vardır.
3.Tatmin duygusu: Şefkati üstün kılan bir başka özellik de karşılıksız olduğu için, diğer sevgi türlerinde olduğu gibi, karşılık verilmemesi ya da karşılığın eksik olmasından doğabilecek her türlü tatminsizlik faktöründen, engelleyiciden sıyrılabilmesidir. Aşık olan kişi bu engelleyiciler yüzünden bir gün sevdiğini öldürebilir bile. Ama şefkatle seven sevdiğinin şefkate zerre kadar liyakati olmasa bile tırnağının dahi incinmesine razı olmaz. Adeta şartlar zorlarsa “Ben ıstırabımdan ölmeye razıyım. Ona bir şey olmasın” der.
4.Bağlılık duygusu: Şefkat, şefkat duyulanlarda şiddetli bir güvenme ve sığınma iştiyakı körükler. Çocuk en büyük mutluluğu şefkatli annesinin kucağında tadar. Herhalde siz de seze şefkatle seven büyüklerinizin etrafında heyecanla pervane oldunuz. Bunun ne kadar güven verdiğini bilirsiniz. Şefkatin ailevi ve sosyal birlikteliğin ya da manevi anlamda cemaatleşme ve cemiyetleşmenin en etkili harcı olduğu rahatlıkla anlaşılabilir.
5.Rahatlama yolu: Bi Fransız atasözü “İnsan her zaman çocuktur” der. Her zaman çocuk olan, en kendine güvenen katı yürekli insan bu realiteyi inkar etmemeli. İnsan şefkate muhtaçtır. Şefkatten mahrum oluş yüzünden sosyal hayatta peş peşe yükselen canavarlıkları biliyorsunuz. Dolaysıyla şefkat sosyal bir teskiniyet vasıtasıdır da.
Bu ve benzeri yüksek neticeleri geliştirebilmeye müstaid olan şefkat hatalı kullanıldığında ise ne yazık ki aşktan da uhuvvetten de kalleş ve kahredici olur. Şefkatin yanlış kullanımı hakkında Bediuzzaman “Şefkat acz yüzünden belalı bir hırkat olur” Yani sahibini ateşler içerisinde yakar, der. Şefkat Allah’a iman ve itimadı olmayan, ahırete inanmayan ya da merhameti Allah’ın merhametinden ileri ve öne süren insan için kahredicidir. Böyle bir şefkat sahibi erir, solar, tükenir, biter, yok olur.
Şefkatli insanların hayatı şefkat kabiliyetini yeterince inkişaf ettirmemiş insanlar kadar basit değildir. Onlar kendilerini mutluluğun zirvesine tırmandıracak bir kapıyı önlerinde açık tutarlar; ama hayatlarını zehir edecek tehlikelerle de boğuşmak zorundadırlar. İnsanlar tercihlerinde hürdürler.