Bahis tutuşmak: Tek taraftan belirli bir şeyle müsabaka yapmak caizdir. Şöyle ki; Eğer sen beni geçersen, sana şu var. Şayet ben seni geçersem, bana senin bir şey vermen gerekmez” derse bu müsabaka caiz olur. (Fetevayi Hindiyye)
Baldız ile oturmak: Karısının kız kardeşi ve süt kız kardeşi ile başbaşa kalamaz. (Ehli Sünnet İtikadı-Gümüşhanevi)
Banka faizleri: Darul harbde, harb emirine beyat etmekle kendileri için faizin helal olacağını iddia edenler, bir büyük bir hata içindedirler. İslam coğrafyasında kurulu bulunan bankalar kâr amacıyla mı kurulmuş yoksa zarar amacıyla mı? Hiçbir banka müslümanlar kar etsin diye kurulmamıştır. Biz paramızı bankaya yatırdığımız zaman banka bizden kâr ediyor, biz bankadan kâr etmiyoruz. Dolayısıyla bu faiz işleminde fazlalık banka tarafına geçiyor. Bu durumda bankaya para yatıran inkılapçı bir müslüman kendi malını harbinin elinde kendisine karşı kullanılan bir silah haline getirmiş oluyor. Dolayısıyla bugünkü bankalardan müslüman faiz alma yoluna gidemez. (Darul Harb Fıkhı-Mustafa Çelik)
Başka mezhep imamının ardında namaz: Şafi mezhebinde olanların Hanefilerin ardında, Hanefilerin de Şafilerin ardında namaz kılabileceklerine dair ilk devirlerde ulema ittifak etmişlerdir. Asıl itidal bizim fakihlerimizin; dört mezhebin hangisine mensup olurlarsa olsunlar, arkasında namaz kıldığı kimsenin kendi namazını geçersiz kılıcı bir halinden kesin olarak haberdar olmadıkları sürece bir müslümanın, diğer herhangi bir müslümanın ardında namaz kılabileceğine dair söylediği sözlerdir. (Mezhepsizlik Bidattır-Said Ramazan el-Buti)
Başkasının ilahına sövmek: Ebu Nüheyk ile Abdullah b. Hanzele ra’den “Bir adam Meryem suresini okudu, bir başkası da Meryem ile oğluna küfretti. Biz de adamı kan içinde bırakıncaya kadar dövdük. Adam, Selman ra’e gidip bizi şikayet etti. Olay anlatılınca “Onun yanında niçin okuyorsunuz? Allahu Zül Celalin “Allah’tan başkasını ilah diye çağıranlara sövmeyin ki, onlar da bilmeyerek aşırı gidip Allah’a sövmesinler” (Enam:108) diye buyurduğunu işitmediniz mi? Dedi (Hılye) (Hayatüs Sahabe-4)
Başkasının okumasıyla hatim: Zeyd, Kuranı Azimüşşanı Fatiha’dan sure-i Fil’e kadar yahut sure-i ihlasa varıncaya kadar kıraat edip, diğer sureleri kıraat etmeyip Amr’e, “Sen kıraat et” demekle, Amr’de onun yerine Zeyd’in kıraat etmediği sureleri kıraat etse, Zeyd Kuranı hatmetmiş olur mu? Cevap: Olmaz. Bu surette Amr o sureleri okuduğunda hazır olup dinleyen kimseler, Kuran hatminde bulunmuş sayılıp, Kuran hatminde bulunanlara verilecek sevaba nail olurlar mı? Cevap: Olmazlar. (Fetavai Behçe) (İslama Sokulan Bidat ve Hurafeler-Mustafa Uysal)
Başlık parası: Kız damat tarafına teslim edilirken, kızın ağabeyi veya onun gibi birisi, güvey tarafından bir şey almadan teslim etmek istemezse, damat verdiği şeyi geri alabilir. Keza babası kızı başlık vermeden nikahlamaya razı olmazsa, verilen şey mevcut olsun olmasın damat onu geri alabilir. Çünkü rüşvettir. (Bezzaziye) (İbni Abidin-5)
Damad veya damadın babası istek ve arzuyla kızın babasına bir hediye verseler dinen bir sakınca yoktur. Hatta sünnettir. Ama kızın babası paranın veya başka bir şeyin verilmesini şart koşuyorsa verilmediği takdirde kızı vermeyecekse alınan mal haramdır. Yani damad veya onun babası verdikleri şeyden ötürü mesul olmayacaklar ama kızın babası günahkar olur. (Fetavayi Haliliye) (Fetvalar 2-Halil Gönenç)
Başörtüsü ve okul: İslama hizmet gayesiyle okuduğunu söyleyen bir bayanın başını açması konusundan; Zaruret, yasak bir şeyi yapmadığı takdirde helaki veya helake yaklaşmayı gerekli kılan şeydir. (Suyuti-El-Eşbah) Buna göre islama hizmet gayesiyle de olsa İslama taban tabana zıt düşen, kadının namahrem yerlerini ve avretini açmaya zorlayan okullarda okumanın zaruret kabul edilmesi mümkün değildir. Ayrıca kadınların mutlaka bilmesi gereken şeyleri avretlerini açmayı gerektirmeyen okul ve kurslardan öğrenmeleri pekala mümkündür. Yasak emre tercih edilir. Kadına gusül gerekse ve erkeklerden gizlenecek bir yer bulamazsa guslü terkeder. (İbnü Nüceym) Demek oluyor ki haramı işlememek için farz bile terkedilir. (Delilleriyle Kadın İlmihali-Mustafa Kasadar-Sadık Akkiraz)
Başlık parası: Damad veya damadın babası istek ve arzuyla kızın babasına bir hediye verseler dinen bir sakınca yoktur. Hatta sünnettir. Ama kızın babası paranın veya başka bir şeyin verilmesini şart koşarsa verilmediği takdirde kızı vermeyecekse alınan mal haramdır. Yani damad veya onun babası verdikleri şeyden ötürü mesul olmayacaklar ama kızın babası günahkar olur. (Haliliyeden)(Halil Gönenç)
Kız damad tarafına teslim edilirken, kızın ağabeyi veya onun gibi birisi güveyi tarafından birşey almadan kızı teslim etmek istemezse, damad verdiği şeyi geri alabilir. Çünkü rüşvettir. (Bezzaziyye) (İbni Abidin-5)
Başörtüsü nasıl olmalı?: Sömürünün bir başka şekli gibi görünen moda, müslüman kadını yavaş yavaş hem takva kimliğinden uzaklaştırmış, hem de iyi bir tüketici yapmıştır. “Süslerinizi gizleyiniz” emrine inat dış kıyafetler, allanmış pullanmış ve ancak bir müslüman kadının eşine süslenme aracı olabilecek halde iken dış kıyafet olarak piyasaya sürülmüştür. (A. Türkkol Ribat Dergisi Sayı 161)
Bazı batıl işler: Davul çalmak, güzel sesle şarkı okumak, kadınlarla delikanlıların bir arayatoplanması, zikir ve Kuran okumak için ücret almak vb gibi şu zamanlarda görülen nice münkirat daha vardır. Bunların haram ve vasiyet edilmelerinin batıl olduğunda şüphe yoktur. (İbni Abidin-3)
Besmele: Bazıları her rekatta Fatiha’nın başında Besmele çekmenin vacip olduğunu ileri sürmüşlerse de esah olan sünnettir. Tütün içmek gibi pis kokulu bir şey kullanıldığı zaman besmele çekmenin mekruh olduğunu söyleyenler vardır. Haram bir iş yapılırken besmele çekmek haramdır. Bezzaziye sahibine göre kesin haram olanlara besmele çeken kafir olur. (İbni Abidin-1)
Bıyıklar: Ebu Zerr’in rivayet ettiği bir hadiste Rasulullah sav şöyle buyurdular: “Kıyamet gününde Allah üç tip insanla konuşmaz, onlara bakmaz, onları temize çıkarmaz ve onlar için şiddetli azab vardır.” Ravi, Rasulullah sav’in bunu üç kez tekrarladığını söyleyip, hüsrana ve ziyana uğrayan bu kişilerin kimler olduğunu sorduğunda Rasulullah sav şöyle buyurdu: Bunlar bıyık uçları uzun olan, yaptığı iyiliği başa kakan ve malını yalan yeminle satan” (Müslim-İman, İbni Hibban, Hakim) (Tevhid-14)
Bidatler: Gelin ve cenaze önünde aşikare zikir yapmak, kabir üzerine bina yapmak, nafile namazları cemaatle kılmak (Regaib, Kadir, Beraat, Tesbih namazları gibi), türkü dinlemek, hutbe okunurken salatü selam getirmek, radiyallahu anh demek, amin demek, mescidde dilenmek, kadınların yabancı bir evde taziye veya tebrik için toplanmaları, açıktan tevhid getirmeleri.. (Ehli Sünnet İtikadı-Gümüşhanevi)
Bidat Çıkaranların durumu: İbni Abbas ra rivayet eder: “..Benim ümmetimden bir takım kimseler getirilip sol tarafa ayrılacaktır. Ben “Ey Rabbim, bunlar benim ashabımdırlar, derim. Cenabı Allah bana: “Bunların senden sonra neler yaptıklarını sen bilmezsin” der. Ben de Allah’ın salih kulu İsa as’ın dediği gibi “Aralarında bulunduğum müddetçe onları gözetliyordum. Sen benim canımı alınca onları gözetleyen sen oldun. Her şeyin gözetleyicisi sensin. Onlar senin kullarındır. İstersen azab edersin, istersen bağışlarsın. Zira izzet ve hikmet sahibi sensin. (Maide:117)derim. Cenabı Hak “Sen aralarından ayrıldığın gün, onlar gerisin geri döndüler” buyurur” Bir rivayette “Benden uzak olsunlar, benden uzak olsunlar, benden uzak olsunlar, derim ziyadesi vardır. (Tergib, Buhari, Müslim)
Bidatçı ve zorba imamın ardında namaz: Kötü inancına rağmen, zorba biri namaz kıldırırsa ona uyularak namaz kılınır. Namaza bir değişiklik, bidat, uydurma bir şey getirmişse ona uyulmaz. (Ahkamus Sultaniyye-İmam Maverdi)
Bilardo: Oyun sonunda oyun malzemesinin kirasını veya içilen çayların parasını yenilen tarafın ödemesi gibi, küçük de olsa, bir menfaat karşılığında oynanan her türlü oyun kumardır. Menfaat sağlamak söz konusu olmasa da sadece vakit geçirmek amacıyla oynanan tavla, kağıt ve tombala gibi oyunlar, insanın vaktini boşa harcaması ve kumara vesile olmaları itibarıyla mekruh görülmüştür. İbadeti veya çalışmayı engellemeden ve yenilen tarafın yenen tarafa bir menfaat temin etmeden oynanan bilardo ve benzeri sportif oyunların oynanmasında ise beis yoktur. (Fetvalar-Diyanet Vakfı)
Bilinmeyen beş husus: “Kıyametin ilmi muhakkak ki Allah’ın katındadır. Yağmuru o yağdırır. Rahimlerdekini bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiçbir kimsede hangi yerde öleceğini bilemez. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir. Her şeyden haberdardır. (Lokman suresinin son ayeti) Ayette yağmurun ne zaman yağacağı ve anne karnındaki çocuğun cinsiyetinin bilinemeyeceğine dair bir ifade mevcut değildir. İmam Maturidi çoğu müfessirin aksine “Ayette geçen beş şeyin gayb olan yönleri olabilir ama bu beş şey hakkında hiçbir bilgi edinemeyeceğimiz manasına gelmez” demektedir. Ona göre bilinemeyecek olan bu beş şeyin hakikatidir. Bir şeyin hakikati, onu, o şey yapan şeydir. (Seyyid Şerif-Tahrifat) mesela düşünen canlı olmak insanın hakikatı ve mahiyetidir. Ama gülen canlı olmak insanın hakikati değildir. İnsan gülmese ya da gülme özelliğinden mahrum olsa yine insandır. Ama düşünme özelliği olmayan bir canlıya insan diyemeyiz. Maturidi ayeti tefsir ederken, bu beş hususun bir kısmında hesap yoluyla bilgi sahibi olunabileceğini ifade eden telmihlerde bulunmaktadır. Müneccimlerin hesap yoluyla bildikleri şeyler bu kabildendir, demektedir. (Te’vilat) Onun bu ifadesine bugünkü meteorolojik tahminler örnek gösterilebilir. Anne karnındaki çocuğun cinsiyetinin bilinip bilinmeyeceği konusunda Maturidi, çoğu müfessirin benimsediği görüşe zıd bir görüş beyan etmektedir. Ayetteki “rahimlerdekini bilir” ifadesini pek çok müfessir “erkek mi dişi mi olduğunu ancak Allah bilir” şeklinde yorumlamaktadır. Bu tefsire göre cenin doğmadıkça cinsiyetini tespit etmek mümkün olmayacaktır on bir asır önce yaşayan İmam Maturidi’nin yorumu, cenin cinsiyetinin tespit edilebileceği şeklindedir. Bu konudaki ifadeleri aynen şöyledir: “Rahimlerdekini bilirden maksad, ceninin sırasıyla nutfe, alaka, muğda safhalarına intikalini, bir halden diğer hale geçişini ve her an cenin üzerinde meydana gelen değişiklikleri (gerçek mahiyette) bilir demektir. Bunu Allah’tan başka kimse bilemez. Anne karnındaki çocuğun erkek mi dişi mi olduğunun bilinmesine gelince bunun Allah’tan başkasının bilmesi de mümkündür. (Tevilat) (Hadis Araştırmaları-Selahaddin Polat)
Biriken paranın zekatı: Ev edinmek için biriktirilen paralarda tabii olarak çoğalma ve artma özelliği vardır. Binaanaleyh bu maksatla biriktirilen paralar borçtan ve temel ihtiyaçlardan sonra nisap miktarına ulaşmış ise o paradan zekat vermek gerekir. (Diyanetten Günümüz Meselelerine Fetvalar)
Boğa güreşi: İbni Abbas’ın naklettiğine göre; Resulullah efendimiz sav hayvanları birbirine kışkırtmayı yasaklamıştır” (Ebu Davud-Cihad, Tirmizi-Cihad) Sebep, hiçbir fayda söz konusu değilken bir canlının canını acıtmak ve abesle iştigal etmektir. Horoz, deve, boğa, köpek, koç vb hayvanları dövüştürme hep bu yasak içerisinde yer alır. Böle şeylerle meşgul olmak, hafif akılılıktan, basitlikten ve karakter bozukluğundan kaynaklanır. (Ceziri-Mezahibul Erbaa) ( Fetvalarla Çağdaş Hayat- Faruk Beşer)
Boks oynamak: Boksta vuruşmak ve rakibe eziyet etmek kasdı vardır. İki insanı karşı karşıya getirerek eziyet ettirmek haramdır. (Envarül Ebrar) onu oynamak haram olduğu gibi seyretmek de haramdır. (Halil Gönenç-Fetvalar)
Borçluya zekat: Eğer meşru olmayan bir iş için baorçlanmışlarsa, kendilerine zekat verilmez. Ancak tevbe edip de tevbelerinin hakiki olduğuna kanaat getirilirse, verilebilir. (Büyük Şafi İlmihali)
Borsa: İslam Fıkıh Akademisinin girişimiyle 1988 yılında Rabat’ta toplanan Borsa Semineri’nin sonuç bildirisinde ve adı geçen akademinin 1992 yılında Cidde’de yapılan VII. Dönem Toplantısından hisse senetlerinin kâr ve zarara iştirak etmesi sebebiyle kural olarak helal olduğu, fakat şeri hükmünün bunu çıkaran şirketin ticari işlem ve amaçlarının meşrû oluşuyla yakından ilgili bulunduğu belirtilmiştir. Şirketin faiz, içki imali ve ticareti, karaborsacılık, hile, yalan ve aldatma gibi dinen haram vasıtalarla kazanç sağlaması halinde hisse senetlerini alıp satmanın ve bundan gelir elde etmenin haram ve masiyete iştirak etmek olduğundan caiz olmayacağı bildirilmiş, esasen faaliyet alanı haram işlemler yapma, dinen yasak hizmet ve mal üretiminde bulunma olmamakla beraber, bazı haram işlemlere taraf olması sebebiyle şirketin kârına haram kazanç karışmış olması hallerinde ise, pay sahiplerinin bu miktarı yaklaşık olarak hesaplayıp kendisinin hayır ve hasenat niyeti olmaksızın ve toplum hakkı olduğu inancı ile hayır yolunda harcaması tavsiye edilmiştir. (Diyanet İslam İlmihali-2)
Ait olduğu iktisadi değerden bağımsız olarak değer kazanıp kaybeden bir hisse senedini, eldeki parayı değerlendirmek, değerini korumak, iniş çıkışlarını gözeterek para kazanmak maksadıyla alıp satmak. Borsadaki alış verişler daha çok bu ikinci maksada yöneliktir. Bu manada borsada oynamak! Tam olarak değilse de biraz kumara, piyangoya benziyor, gerçek değerinin üstünde ve dışında kağıtların pahalanıp ucuzlamasına sebep oluyor, ekonomiye ve üretime önemli bir katkısı olmaksızın paralar kazanılıyor ve kaybediliyor. İşte bu bakımdan borsada oynamayı makbul bir ticaret olarak görmüyorum. Ancak mevcut düzende ve şartlarda oynama olmadan borsanın da olmayacağı, halbuki parayı faizle nemalandırmaya karşı borsanın bir meşru seçenek olduğu gerçeğini de görmezlikten gelemiyorum. (Helaller ve Haramlar-Hayrettin Karaman)
Hadislere baktığımızda ise: “Yanında olmayan bir şeyin satışı helal değildir” “satın alınan bir şeyin, alındığı yerde satılması memnu’dur”, “serbest piyasanın oluşabilmesi için kırsal kesimden mal getirenlerin yolda karşılanması menhidir”, spekülasyon yasaktır” ifadeleriyle karşılaşırız. Bütün bunların özünde haksız kazancın, aldatmanın, ğararın, meçhuliyetin önlenme esprisi vardır. Hisse senedi satışı bunlardan bütün bütün uzak değildir. (Fetvalarla Çağdaş Hayat-Faruk Beşer)
Sonuç olarak anonim şirketlerinin bugünki yapısı ve borsanın işleyişi karşısında hisse senetlerinin Menkul Kıymetler Borsasından alım-satımını caiz görmek mümkün değildir. Çünkü bu, insanların mallarının haksız^ yere yenmesine göz yummak olur. Allahü Teâlâ, ekonomik ilişkilerin bel kemiği sayılan bir âyet-i kerimede şöyle buyuruyor:“Müminler, mallarınızı aranızda haksız yollarla yemeyin, ama karşılıklı rıza ile yapılan bir alım satımla yiyebilirsiniz" (Nisa 4/29) (Abdülaziz Bayındır-Faiz ve Ticaret) hakikaten çok güzel ve ayrıntılı bilgiler var. Merak edenler mutlaka okumalı)
Boşamak: Boşamak veya talak kelimesini kullanmadan “defol, git, babanın evine git” gibi sözlerle boşamanın vaki olabilmesi için boşamaya niyet etmiş olmak, bu niyetle söylemiş bulunmak gerekir. Aksi halde bunlarla eş boşanmış olmaz. Öfkeli olarak, kişinin söylediği sözlerle “söz nasıl olursa olsun” boşanma yapılmış olmaz. İki hayız içinde eş ancak bir kere boşanır, birden fazla boşamanın hükmü ve tesiri yoktur. Hayız halinde veya temizlik başlayınca cinsi birleşme yapıldıktan sonra yapılan boşamalar da muteber değildir. (Helaller ve Haramlar-Hayrettin Karaman)
Boşanan kadının kalacağı yer: Talak ve ölüm iddeti bekleyen kadınlar iddetin vacip olduğu evde iddet beklerler, ondan çıkarılmazlar. (Metin) Cevhere’de şöyle denilmiştir: “Bu talakı ric’i olduğuna göredir. Bain olursa mutlaka bir perde lazım gelir. Ancak erkek fasık ise o zaman kadın çıkar.” Bu ifadeden anlaşılır ki, ric’i talakla boşanan kadın kocası fasık bile olsa evinden çıkamaz, perde çekmesi de vacip değildir. Çünkü aralarında evlilik devam etmektedir. (İbni Abidin-7)
Boynuzu kırık hayvan ve kurban: Boynuzu olmayan veya boynuzu kırık olan hayvan kurban olur. Kafi’de de böyledir. (Fetevayi Hindiyye)
Buluntunun hükmü: Lukata (buluntu) yı bulan kimse kendisi muhtaç ise onu, ilan ve tarif ettikten sonra kendi nefsine sarf edebilir. Muhit’te de böyledir. (Fetevayi Hindiyye)
Eğer bulan kimse, onu kaldırmadığı takdirde zayi olacağından kaygı duyarsa o zaman ona kaldırmak vacip olur. (Hidaye Tercümesi) Buluntu eğer on dirhem veya fazla olursa bir yıl ilan etmek gerekir. Eğer buluntu kalıcı olan şeylerden değilse bulan kimse onu bozulacağından endişe duymaya başlayıncaya kadar ilan eder ve ondan sonra fakirlere verir. Sonra buluntu nerede bulunmuşsa orada ilan etmek gerekir. Eğer buluntu gerekli olan süre ilan edildikten sonra sahibi çıkmazsa, sadaka olarak fakirlere verilir. Buluntuyu bulan kimsenin kendisi fakir olduğu zaman ondan yararlanmasında sakınca yoktur. (Hidaye Tercümesi)
Bulunan para ile kitap alıp hediye etmek caizdir. Ayrıca sahibinin namına dini kitaplar dağıttığınız için sevap işlemiş olursunuz. (Fetvalar-Nevzat Akaltun)
Bulunmayan bir malın satışı: Bulunmayan bir şeyi bedelinden yüksek bir fiyata satmakta bir beis yoktur. (Fetevayi Hindiyye)
Büyüklerin gelişi için kurban kesmek: Zeyd, ekabirden Amr’in gelişi için bir koyun kesip üzerine Allah’ın ismini söylese dahi yenmesi helal olur mu? Cevap: Olmaz. (İbni Nüceym, Mülteka Tercümesi) (İslama Sokulan Bidat ve Hurafeler-Mustafa Uysal)