Kabir azabı: Muhtemeldir ki Allah Teala Berzah aleminde her ruh için dünyadakine benzer cesetler yaratacak, be alemin özelliklerine uygun cesetler içinde ruhlar azab veya mükafata nail olacaklardır. (Helaller ve Haramlar-Hayrettin Karaman)
Kabirleri inşa etmek vb: Kabirleri inşa edip üzerine sanduka yerleştirmenin üstüne perde çekmenin ve baş tarafına sarık sarmanın İslamda yeri yoktur. (Halil Gönenç)
Kabirde tuğla ve ağaç kullanmak: Kabirde tuğla ve ağaç kullanmak mekruhtur. Zira yapılarda tuğla ve ağaç sağlam ve daha uzun ömürlü olduğu için kullanılır. Kabir ise çürüme yeridir. (Hidaye Tercümesi)
Hanefilere göre, tuğla ve tahta ile kabri örtmek mekruhtur. Çünkü bunlar dünya ahkamındandır. Kabir ise çürüyen şeyler yeridir. Bir de tuğlada ateş eseri vardır. Onun için tefaülen mekruh görülmüştür. Kerpiç ve kamış kullanmak müstehaptır. Bunlar peygamberimizin kabrinde kullanılmışlardır. (Sahihi Müslim Tercümesi-Ahmed Davudoğlu)
Kadına bakma: Sahih hadisle zayıf hadis çelişirse bu hadisler uzlaştırılmaz. Ebu Davud ve Tirmizi’deki, erkek âmâ da olsa kadının ona bakmasını haram kılan “ikiniz de âmâ mısınız?” şeklindeki Ümmü Seleme hadisini, müminlerin annesi Aişe hadisi ve Fatıma binti Kays hadisi ile reddettiler ki bunların ikisi de sahihtedir. Seleme hadisini Tirmizi hasen ve sahih demişse de hadisin senedinde Ümmü Seleme’nin mevlası Nebehan vardır ki kendisi mechul olup, onu İbni Hibban’dan başkası sika görmemiştir. Zehebi onu zayıf raviler arasında zikretmiştir. Bu hadis sahihteki şu hadisle çelişmektedir. Aişe ra’den “Ben mescidde (savaş oyunları) oynayan Habeşlilere bakarken, Nebi as’ın cübbesiyle beni örttüğünü gördüm.” (Buhari, Müslim) Kadı Iyaz der ki: “Bunda kadınların, yabancı erkeklerin yaptıklarına bakmasına cevaz vardır. Ancak erkeklerin güzel yönlerine bakmaları ve bununla zevk alamayı arzulamaları kadınlara mekruh olur. Buharinin bu hadis için koymuş olduğu başlıklardan birisi “Başkalarını sui zanna düşürmeksizin, kadının, Habeşlilere vb bakması babı” şeklindedir. Yine Buhari’den rivayet edilen Fatıma b. Kays’tan “Kocası onu üç talakla boşadığında Nebi as ona buyurdular ki: “Git İbn Mektum’un evinde iddet bekle çünkü o âmâ bir adamdır. Olur ki, elbiseni çıkarırsın ve o seni göremez. Daha önce ona Ümmü Şerik’in evinde iddet beklemesine işaret etmiş, sonra da şöyle buyurmuştur: “O, ashabın yanına girip-çıktığı bir kadındır. Sen, İbni Ümmü Mektum’un evinde iddet bekle.” (Müslim-Talak:6) not: hadis Buharide bulunamadı. (Sünneti Anlamada Yöntem-Yusuf el-Kardavi)
Kadının boşama hakkı (hulu’): Hz. Peygamber sav’in beyanına göre, hulu’ üçüncü ve son boşanmaya eşittir. Bundan sonra koca, bekleme devresinde uzlaşma yoluna gidemez. Çünkü bu hak hulu’nun geçerliliğini iptal etmiş olur. Kadın, kocasından boşanmak için malının bir kısmını verir, adam da bunu kabul ettikten sonra kadını bırakmamakta direnirse bu, İslami hükümlere aykırılık ve bir satekarlık olur. Yine de eğer kadın aynı adamla tekrar evlenmek isterse bu olabilir. Çünkü hulu’nun hükümleri boşanma gibi değildir. Peygamber sav erkeğin mehir olarak verdiğinden fazlasını almasını onaylamamıştır. (Siret Ansiklopedisi-2)
Kadınların camide namaz kılması: Kadının evde namaz kılması, vaaz-u nasihat dinlemek ya da ilmi sohbetlere iştirak etmek veya Kuranı Kerim dinlemek amacı dışında sadece namaz kılmak için camiye gitmesinden daha üstündür. Ancak yukarıda saydığımız sebeplerden dolayı camiye gitmesi de daha üstün ve evlâ olanıdır. Özellikle günümüzdeki erkekler kadınlara gerekli dini bilgileri verememektedirler. Şu da var ki, kadının evden çıkması –camiye de olsa- kocasının izni dahilinde olması gerekir. Kadın camiye gitmek istedikten sonra, itibar edilebilecek bir engel olmadığı sürece erkeğin kadına camiyi yasaklama hakkı yoktur. Müslim Peygamber sav’den şöyle bir hadis rivayet etmiştir: “Allah’ın cariye kullarını camiye gitmekten, alıkoymayınız.” Şeri engeller şunlar olabilir; erkeğin hasta olması, evde küçük çocukların bulunması.. (Çağdaş Meselelere Fetvalar- Yusuf el-Kardavi)
Kadının dışarıda abdest alması: Hanefi mezhebinde ayak avret sayılmadığından bir sakınca olmaz. Böyle bir durumda mütemadiyen kadının ayağına bakan kimse günahkar olur. (Fetvalar-Halil Gönenç)
Kadının dışarı çıkması: Kadın zaruri ihtiyaçları ve makbul sebepleri için ancak evinden çıkabilir; bu da başını örtüp dış giysilerini giymesiyle mümkün olmaktadır. (Siret Ansiklopedisi-2)
Kadının doktora gittiği için abdest alması: Kadın doğum doktoruna gittiği için gusül gerekmez, ancak abdestin tazelenmesi gerekir. Kadın veya erkeğin cinsel organlarına sokulan pamuk vb şeylerin yaş olarak çıkarılmaları halinde de abdesti tazelemek gerekir. Bunlar içinde durduğu müddetçe içe gelen uçları ıslanmış olsa bile abdest bozulmaz. (Helaller ve Haramlar-Hayrettin Karaman)
Kadının erkek doktora muayene olması: Kadın, hasta olduğunda ehliyetli bir kadın doktor varsa ona gidip muayene olabilir. Yoksa erkek bir doktora gider muayenesini ona yaptırır. Erkekte aynıdır. (Bedai el-Sanai) (Fetvalar 2-Halil Gönenç)
kadınların erkeklerin yanında çalışması: Bu islamın emrettiği şekilde olursa yani birkaç kadınla birlikte veya açık bir yerde çalışırsa beis yoktur. Ama kapalı bir yerde yalnız yabancı bir kimse ile birlikte kalacak olursa halvet olduğundan haramdır. (Mezahibi Erbaadan) (Halil Gönenç)
Kadınların görevleri: Aslında hak görüş, ev içi ile ilgili konulardaki hizmeti kadına vermektir. “Kadınların hakları örfe ugun şekilde vazifelerine denktir” (Bakara:228) İbni Kayyım şöyle demektedir: “Kadınla erkek arasında yapılan mutlak akd, örfe göre gerçekleşir. Örf ise kadının hizmet etmesi, ev işlerini çekip çevirmesidir. Allah Teala şöyle buyurmaktadır: “Erkekler kadınlar üzerinde hakimdirler” (Nisa:34) Kadın erkeğe hizmet etmedi mi –yani erkek kadına hizmetkar oldu mu- kadınlar erkekler üzerine hakim olurlar. Sahabe kadınlarından rivayet edildiğine göre, onlar kocalarına hizmette kusur etmiyorlardı. Ev işlerini kadınlar yerine getiriyorlardı. Ebu Bekir Ra’ın kızı Esma şöyle dedi: “Ben Zübeyr’e hizmet ediyordum. Ev işlerinin tümünü ben yapardım. Atına ot toplar, tımarını yapar hazır hâle getirirdim. Kadınların efendisi Fatımatüz Zehra, Hz. Ali’ye hizmette kusur etmezdi. Efendimize zorluklarından şikayette bulunduklarında Peygamberimiz ev işlerini yapmasını Hz. Fatıma’ya tembih etti. Haz. Ali’ye de dışarıdaki işlerle uğraşmasını söyledi. (Çağdaş Meselelere Fetvalar- Yusuf el-Kardavi)
Hukukçular süpürme, mutfak vb ev hizmetlerinin kadına vacip olup olmadığı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Kimine göre bunlar vaciptir, kimine göre vacip değildir, kimine göre de hafif yapması vaciptir. (Siyaset-İbni Teymiyye)
Kadının imamlığı: Kadının kadına imam olması kerahetle caizdir. Namaz kıldıran kadın öne geçmez. (Ahkamus Sultaniyyeden) Malikilere göre caiz değildir. (Mezahibi Erbaadan) (Din Görevlisinin El Kitabı-Mevlüt Özcan)
Kadının kocasının ismiyle çağırması: Bir adamın babasını, bir kadının kocasını adıyla çağırması mekruhtur. (Fetevayi Hindiyye)
Kadının koku sürmesi: Kadın evinde koku sürünebilir. Ancak evinden başka yerde koku sürmekten men edilir. Çünkü bu fitne ve fesada sebep teşkil eder. (İslam Fıkhı Ansiklopedisi-Vehbe Zühayli)
Kadının misafire ikramı: Her ne zaman Peygamber as’ın bir misafiri evine gelse Aişe onlara hizmet ederdi. (Siret Ansiklopedisi-2)
Kadının namazdaki şekli: Namazların ne farzları ne vacipleri ne sünnetleri ne de edepleri konularında kadınla erkek arasında bir fark yoktur. Dolayısıyla bu zikredilen farklar kadını daha tesettürlü kılar gerekçesi ile fıkıhçıların güzel bulduğu farklardır. (Fetavayi Hindiyyeden) Zaten İmam Ebu Hanife’den gelen nakle göre “Kadın da tekbirde ellerini kulak hizasına kadar kaldırır, çünkü elleri avret değildir. (Kasani-Bedayi, Merginani-Hidaye) (Çağdaş Meselelere Fetvalar-Faruk Beşer)
Farz namazlarda kıyam, namazın farzlarındandır. “Erkekler görüyor” gerekçesiyle hanımların farz olan kıyamı terkedip, oturarak namaz kılmaları caiz değildir. (Diyanetten Günümüz Meselelerine Fetvalar)
Kadınların saç kestirmesi: Kadının insan saçından yapılmış peruk takması, kaşlarını çekmesi caiz değildir, haramdır. Kadın saçını erkek saçına benzer şekilde keserse haramdır. Ancak kadın saçını erkeğe benzemecek şekilde kısaltsa ve bu memleketinde âdet olduğu için arkadaşlarının ayıplamasına sebep olmazsa bunda bir beis yoktur. (Gayetül Me’mul) (Fetvalar-Halil Gönenç)
Kadının sesi: Şafi ulemasının kaydettiklerine göre kadının sesi avret değildir. Hanefi mezhebinde de en kuvvetli görüşe göre avret değildir. Bazı ulemaya göre namazda avrettir onun dışında avret değildir. (İbni Abidinden) (Fetvalar-Halil Gönenç)
Tercih edilen kavle göre kadının sesi avret değildir. Nevazil isimli kitapta ise kadının sesi avrettir, der. Kadının Kuranı kadından öğrenmesi daha makbuldür. Kurtubi der ki; zekası kıt olanlar zannetmesinler ki, biz kadının sesi avrettir, demekle konuşmasını kastediyoruz. Bu anlayış doğru değildir. Biz ecnebi erkeklerin ihtiyaç olursa kadınlarla konuşmalarına cevaz veriyoruz. Yalnız kadınların yüksek sesle konuşmalarını, seslerini uzatmalarını, yumuşatmalarını ve aruza göre okumalarını caiz görmüyoruz. (İbni Abidin-2)
Kadınla oturma: “Bugünden itibaren kocası bulunmadığı zaman hiçbir kadının evine girmeyiniz. Ancak yanında bir veya iki kişi olursa müstesnâ. (Müslim) Her ne zaman Peygamber as’ın bir misafiri evine gelse Aişe onlara hizmet ederdi (Siret Ansiklopedisi-1_Afzalur Rahman)
Nevevi yukarıdaki hadisle ilgili olarak diyor ki: “Hadisin zahirine bakılırsa beraberinde iki üç kimse bulunan bir adam kendisine ecnebi sayılan bir kadınla bir yerde bulunabilecektir. Ulemamıza göre meşhur kavil ise bunun haram olmasıdır. Şu halde hadis, salâh ve doğruluklarından dolayı kendilerinden kötülük beklenmeyen bir cemaat bir kadının yanına girebilir diye tevil olunur. Kadı Iyaz da bu tevile benzer bir işarette bulunmuştur.” (Sahihi Müslim Tercümesi 9-Ahmed Davudoğlu)
Ensardan bir adam bir misafir alır. Hanımı : çocuklara hazırladığım yemekten başkası yok, der. Adam; ben misafirin yanında oturuyorum. Sen çocukları avut ve uyutmaya çalış. Ne zaman ki uyurlarsa yemeği getir önümüze koy ve bir bahaneyle kalkıp çırayı söndür ki, kendisiyle beraber yemediğimizi bilmesin ve utanmadan doyasıya yesin, dedi. Peygamber Efendimiz “Cenabı Hak, bu akşam misafirinize karşı yaptığınız hareketten çok hoşlanmıştır” buyurdu. (Müslimin rivayetinde bu kişinin Ebu talha olduğu kayıtlı) (Hayatüs Sahabe-2)
Said b. As’ten Peygamberimiz Aişe’nin elbisesini giyerek uzanmıştı. Ebu Bekir izin isteyince verdi. Sonra Ömer ra izin istedi ona da verdi. Daha sonra Osman ra izin istedi. Peygamberimiz kalkıp oturdu. Aişe’ye de “Kendini topla” buyurdu. Osman ra çıkınca da “Osman içeri girdiği zaman eğer seni yanımda görseydi ne konuşur ne de çıkıncaya kadar başını önünden kaldırırdı.” Dedi. (Hayatüs Sahabe-3)
Bir müslümanın evine akrabası dışında kalan dost ve arkadaşlarının da gelmesi tabiidir. Bu durumda kadın ve erkeklerin beraber oturması ve evin kız veya kadınının misafirlere hizmet etmesi mevzu bahis olabilir. Ashabdan Ebu Useyd evlenirken zifaf gecesi, Hz. Peygamber sav’i ve dostlarını davet etmiş, fakat onlar için yemek hazırlamamamış ve bir şey de ikram etmemiştir, ancak eşi geceden, bir tas kabın içinde hurma ıslatmış, bunu ezip sulandırmış ve misafirlere ikram etmiştir. (Buhari-Nikah, Müslim-Eşribe) İbni Hacer, Ayni gibi Buhari şarihlerinin işaret ettiği üzere bu hadisi şerif vb’den şu netice çıkarılmıştır: Kadın, kocasının arkadaşlarına hizmet edebilir ancak bu durumda tesettüre riayet etmesi, tarafların kötü duygulara kapılmaktan emin olmaları, tahrik edici davranışlardan kaçınmaları şarttır. (Helaller ve Haramlar-Hayrettin Karaman)
Aile içinde mahrem olmayan yakınlar veya yabancılar bulunduğunda kadınlar tesettürlü olarak yanlarında bulunabilir, aynı sofrada yemek yiyebilir, aynı kaptan su içebilirler. Kadının hamile olması bu konuda farklı hüküm getirmez. (Helaller ve Haramlar-Hayrettin Karaman)
İslam, aralarında nikah bulunmayan ve nikah düşecek kadar da birbirine yabancı olan kadın ile erkeğin, üçüncü şahsın bulunmadığı ve ansızın gelme ihtimalinin de söz konusu olmadığı zaman ve zeminlerde başbaşa kalmalarını yasaklamıştır. (Sonsuza Yürüyüş-Hekimoğlu İsmail)
Zinetlerini, dolayısıyla zinet yerlerini, ayet ve hadislerin istediği ölçüler içerisinde ve özellikle de el-Ahzap 59. (cilbab ayeti) gereği kapadıktan sonra, kadınların, erkeklerin yanında, halvet de değillerse, oturamayacaklarını söyleyen bir nass yoktur. Ama bu yine de kötü duygulara sebep olmuyorsa kaydına bağlanmış, her yönüyle cazip ve latif bir varlık olan kadında, koku, teberrüc (süs, kırıtma) vb bulunmaması şartıyla caiz görülmüştür. Bütün bunlara dikkat edildikten sonra kadının, yanında yakınları varken, yabancılarla aynı sofrada yemek dahi yiyebileceğine fetva verilmiştir. Ancak buna gerek olup olmadığı ayrı bir konu olduğu gibi, takvaya uygun olan da elbette, tabiiliği aşmayan “haremlik-selamlık” uygulamasıdır, denilebilir. İmam Malik: “Kadın, mahremi olmayan erkekler ve uşağıyla berabebr yemek yiyebilir. Kocasıyla beraber iken kocasının yemek yediği kimselerle yemek yiyebilir. Der. (Haraşi) Bir erkeğin, yabancı hür bir kadınla, bir evde başbaşa kalmaları, harama yakın mekruhtur. (Serahsi, Tahavi) Ancak bulundukları odaların araları kesikse ve her birinin ayrı ayrı kilidi varsa; ya da kilidi yoksa da aralarında duvar ve perde gibi bir engel olup, erkek de güvenilir birisi ise veya kadının yanında bir mahremi, ya da cinsel ilişkide bulunamayacak, ancak saldırıyı önleyebilecek derecede yaşlı bir kadın varsa, veya erkek o derece (yaşlı kadın gibi) yaşlı ise veya yanında bulunduğu kadın borçlu olup, erkek onu takip için orada bulunuyorsa, halvet haram değildir. (Bazı fıkıh kitaplarında haramdır denilir, Mesela; İbni Nüceymin El-Eşbah ven Nezair kitabında) erkek yabancı kadınlarla, birden çok olsalar da bir arada bulunamaz. (Alauddin Abidin) Serahsinin ifadesine dayanarak bazıları; bir erkekle bir kadının halveti, yabancı da olsa, bir başka erkeğin bulunmasıyla önlenmiş olur, ancak mahremi ve güvenilir bir yaşlı kadın dışındaki yabancı kadınlarla ortadan kalkmaz ve erkeğin birden çok yabancı kadınla başbaşa kalması da, harama yakın mekruh olur, demişlerdir. (Serahsi-Mebsut) (Fetvalarla Çağdaş Hayat-Faruk Beşer)
Kadınla tokalaşma: Yabancı bir kadının yüzüne ve eline, el sürmek –her nekadar şehvetten emin olsa bile- helal olmaz. (Fetevayi Hindiyye)
Şehvetlenilmeyen ihtiyar kadınla musafaha yapmakta bir beis yoktur. (İbni Abidin-2)
Özellikle belirtmek gerekirse, kadın ve erkeğin tokalaşmasını yasaklayan bir ayet olmadığı gibi Hz. Peygamberin bu yönde herhangi bir sözü de yoktur. (Mevcutlar zayıf kabul edilir) Resulullah döneminde kadınlarla erkeklerin tokalaşmaları gibi bir adet yoktu. Bu sebeple bu yöndeki açıklamalardan sarih bir yasaklama hükmü çıkarmak doğru olmaz. Yaygın olarak kabul edilen bir fıkıh kuralına göre, harama götüren şeyde haramdır. Tokalaşmada bu kuraldan yola çıkılarak haram kılınmıştır. Bu tokalaşmanın zinaya götürme ihtimali zayıfladığında hükümde haramlıktan mekruhluğa indirilmiştir. Zinaya götürme hususu da kişiye ve toplumlara göre değişkendir. Dinin açık ilkelerinde değişkenlik söz konusu olmazken onları koruyucu mahiyetteki dolaylı sınırlama ve tedbirlerde bundan söz edilebilir. Bu itibarla fertlerin, dinin bu önlemlerle korumak istediği ilkeleri ve sakındırmak istediği hususları bilmesi ve davranışlarını ona göre ayarlaması, bu konuda bireysel insiyatif ve sorumluluğa alan bırakması gerekir. (Diyanet İslam İlmihali-2)
Erkekler ve kadınlar enişteleri, yengeleri, baldızları veya yabancı kadın ve erkekler ile musafaha (toka) yapmamalıdırlar. Bunlar her haramdır. (İkaz-Mehmet Güleç)
Bazı alimler ise burada şehveti esas almış, şehvetin söz konusu olmadığı durumlarda mesela el sıkışmanın caiz olduğun söylemişlerdir. (Şerbasi-Yeselunek)
Kadınla tokalaşma, kadın genç ve şehvete sebep olabilecek durumda ise, haramdır. (Fetevayi Hindiyye) Ancak şehvet duyulmayacak derecede ihtiyar olan bir kadınla musafaha etmekte bir beis yoktur. Hz. Ebu Bekir, süt annesinin kabilesinden olan ihtiyar kadınlarla musafahalaşırdı. Allah Resulünün de biatta ihtiyar kadınlarla musafaha yaptığı rivayeti mevcuttur. (Sabuni-Revai) (Fetvalarla Çağdaş Hayat-Faruk Beşer)
Şehvetsiz tokalaşmak caizdir. Peygamberimiz cariyenin elinden tutmuştur. (İmam Ahmed, Buhari-Edep 61) Dokunma ile ilgili hadisteki tehdidi cinsi birleşme olarak anlıyor. (Sünneti Anlamada Yöntem-Yusuf el-Kardavi)
Peygamber sav’e biat eden kadınlar dediler ki: Ey Allah’ın Rasülü biat ederken elimizi tutmadınız. Peygamber sav kadınların elini tutup tokalaşmam, buyurdu. (Ahmed, Nesai, İbni Mace) Peygamber sav bir hadisi şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Sizden birinizin başına iğne ile dürtülmesi, kendisi için helal olmayan kadına dokunmaktan daha hayırlıdır.” ((Fetvalar 2-Halil Gönenç)
Kafir anne babayla ilişki: İyi mücadele için ana-babanın müslüman olması şart değildir. Esma binti Ebu Bekir ra’den: “İman etmemiş annem, müslümanlar ile Kureyşli müşrikler arasında barış anlaşması olduğu dönemde babası ile geldi. Peygamber sav’in tavsiyesini almaya gittim “Annem geldi ve teveccühümü ümid ediyor” dedim. Peygamber as buyurdu ki: “Evet, annene karşı iyi ol” (Buhari) (Siret Ansiklopedisi-2)
Kafir demek: Ne darul islamda ne darul harbde hiçbir müslüman diğer bir müslümanı tekfir edemez. Müslümanların küfre girip girmediğine şeri mahkemeler karar verir. Çünkü tekfir bir mahkeme işidir. (Salim el-Behsenaviden) (Darul Harb Fıkhı-Mustafa Çelik)
Hakkı bilmelerine rağmen inkar eden kafirleri tekfir etmek caiz iken; cahillerin tekfir edilmeleri caiz değildir. Bu kimselerin ne ve açık bir şekilde uyarılmaları ve kurtuluşa davet edilmeleri gerekir. (Rabbani Yol ve Sünnetullah-Said Hakim)
Düşüncesi, inancı, sözü ve fiiliyle kafir olan biri tekfir edilmeyip, işlediği suçun cezası verilmezse, toplum fertleri arasında dağılan bu tip şahıslar aşıladıkları batıl düşüncelerle neslin bozulmasına sebep olacaklardır. Aile fertleri ve akrabalar böyle birinden nefret edeceklerdir. Tekfire karar verecek kişi kelam ilminde münakaşa edilen meseleleri derinlemesine ihata edecek, fıkhın ve fıkıh usülünün inceliklerini anlayabilecek ve bunlara göre olayı değerlendirip neticeye varabilecek kapasiteye ve bilgiye sahip olmak zorundadır. (İman Küfür Sınırı-Saim Kılavuz) (En güzeli bizlerin insanları küfürle itham etmekten ziyade, yapılan bir amelin veya sözün küfür olduğunu biliyorsak, şahsa hitaben bu söz ya da amel küfür sözüdür, bunu yapanın durumunu Allah bilir demektir)
Bir kimsenin küfür mü, değil mi diye tereddüt edilen bir işi, ya da sözü, doksan dokuz ihtimalle küfre yorulsa, bir ihtimalle de imana hamletme imkanı bulunsa biz onu imana hamleder ve o iş ya da sözüyle ona kafir denilemeyeceğini söyleriz. (Çağdaş Meselelere Fetvalar-Faruk Beşer)
Onun için Allah’ın fethinden olduğu iddiasıyla söylenen her söz için bakarız, şayet Allah’ın kitabı ve Rasulünün sünnetine uyuyorsa baş göz üstüne. Ama onlara uymuyor fakat kişinin itikadı düzgün ameli salih olup sözü tevil kabul ediyorsa, onu, şahsın bu itikad ve ameliyle uyuşacak şekilde tevil ederiz. Tevil kabul olmayıp ondan sadır olduğu kesin ise ilim ve istikamet ile bilinen bir kimse olsa bile bu sözünden dolayı hangi cezayı hak ediyorsa ona o hükmü verir ve bundan dolayı tevbe etmiş olması ihtimalini veririz. Ancak şunu da göz önünde bulundurmalıyız ki, dinden olduğu zaruri olarak bilinmeyen hususlarda hükmü ehli verir. Şayet dinde bilinmesi zaruri şeylerden ise, o mesele hakkında her müslüman hüküm vermeye yetkilidir. (Tartışmalar-Said Havva)
Bir müslümana “Ey kafir” diye küfreden kimse, şeran tazir olunur. Bu sözü söyleyen kimse kafir olur mu? Eğer bu sözüyle islam akidelerine inanan muvahhid bir müslümanın küfrünü itikad ederse, kafir olur. Fakat o müslümanın küfrü gerektiren bir şey işlemesiyle küfrünü itikat ederse, kafir olmaz. Bu kaville fetva verilir. (Vehbaniye Şerhi) (İbni Abidin-8)
Fetih’te zikredilmiştir ki; “Bir kimse inanmasa bile şaka yoluyla küfür kelimesini söylese –Allah’a sığınırız- mürted olur. Çünkü dini hafife alıp küçümsemiştir. Buna göre küfür kelimesini şaka yoluyla söylemek inad küfrü gibidir. Kitaplarda zikredilen küfür kelimelerinden hiçbiriyle, bir kimsenin küfrüne fetva verilmez. Ancak, alimlerin küfrüne ittifak ettikleri surette, onun küfrüne hükmolunur. (Metin) nitekim bir kimse, KALP İLE TASTİK ETSE BİLE puta secdede bulunuyorsa veya Mushafı Şerifi pisliğe atsa, kafir olur. Çünkü bunlar dini yalanlama hükmündedir. (Akaid Şerhi) Nurul Ayn’de zikredilmiştir ki, ayeti kerime ve mütevatir haberin delaleti kesin olmazsa yahut haber mütevatir olmazsa yahut haber kesin olur fakat kendisinde şüphe bulnursa yahut icması bütün mütün müctehidlerin icması olmazsa yahut sahabenin icması olup bütün sahabenin icması olmazsa yahut bütün sahabenin icması olur fakat tevatür yoluyla sabit olmadığı için kesin olmazsa yahut kesin olup fakat sukûti icması olursa bu suretlerin her birinde inkar eden kafir olmaz."”Bahır’da zikredilmiştir ki; Bu hususta asıl kaide şudur: Bir kimse haramı, helal itikat ederse bakılır; eğer haram ligayrihi (başkasından dolayı haram) olursa, mesela; başkasının malı gibi, kafir olmaz. Eğer haram liaynihi (Kendinden dolayı haram) olursa yine bakılır, eğer haram liaynihinin delili kesin olursa yine kafir olur, delili kesin olmazsa kafir olmaz. Bazı fukahaya göre bu tafsilat alim hakkındadır. Cahil haram liaynihi ile haram ligayrihinin arasını ayırt edemez. Cahilin helal itikat ettiği haram, kesin delille sabit olan haramlardan olursa kafir olur. Aksi takdirde kafir olmaz. Mesela cahil, şarap haram değildir, derse kafir olur. (İbni Abidin-9)
Kafirlerin elbiselerini giymek: Gayri müslimlerin giydikleri elbiseleri giymekte bir beis yoktur. Ancak bir memlekette adet olmayıp, halkın nazarı dikkatini çeken kıyafete bürünmekte doğru değildir. El-Mugire b. Şube’nin şöyle söylediği rivayet edilmiştir. Peygamber sav kolları dar bir Rum cübbesi giymişti.(Buhari-Müslim) bu gün giydiğimiz palto da dinen cübbe sayılır. (Fetvalar-Halil Gönenç)
Kafirin emri altında çalışmak: Bir müslüman bir kafirin emri altında bulunsa yani bizzat kendi şahsına hizmet ederse mutemed görüşe göre tenzihen mekruhtur. Fakat şahsına değil, tarla, fabrika, ziraat ve ticaret gibi işlerinde çlışırsa mekruh sayılmaz.(Mezahibden)(Halil Gönenç)
Kafirlerle alışveriş yapmak: Kafirlere savaş aletleri satmak haramdır. Ama yiyecek maddelerinin, kumaşın satılması istihsanen caizdir. Ama bu hüküm müslümanların bunlara ihtiyacı olmadığına göredir. Bunlara müslümanlar muhtaç olurlarsa satılmaları caiz değildir. (İbni Abidin-8)
Kafirlerle oturmak: İslamı tebliğ edip anlatmak için kafir olsun, fasık olsun herkesle oturmak caizdir. (Halil Gönenç)
Erkeğin kadını muayene etmesi: Kadın, hasta olduğunda ehliyetli bir kadın doktor varsa ona gidip muayene olabilir. Yoksa erkek bir doktora gider muayene olur. Erkekte aynıdır. (Bedai el-Senai) (Halil Gönenç-Fetvalar)
Kalp temizliği: Abdullah b. Amr’in anlattığına göre Resulullah sav’e en mükemmel insanın kim olduğu sorulması üzerine şu cevabı vermiştir: “Kalbi kirden arınmış ve dili doğru söyleyenler” Etrafındakiler dili doğru söyleyeni anladıklarını fakat ,kalbi kirden arınanları anlamadıklarını söylemeleri üzerine Rasulullah sav “Pâk olan, günahtan, şüphe, hile, yalan ve hasetten arınmış olan” buyurmuştur. (Siret Ansiklopedisi-1_Afzalur Rahman)
Hz. Ömer ra’ın Sa’d b. Ebi Vakkas’a tavsiyesinden: “Şunu da bil ki kişi, kalbinin temiz olmadığını iki yoldan öğrenebilir: Eğer kişi hak yolunda kendisini övenlerle yerenleri bir tutarsa kalbi temizdir. Diğer yol da, kişinin kalbinden diline hikmet dökülmesi ve halk tarafından sevilmesidir. (Taberi) (Hayatüs Sahabe-2)
Osman ra’den: “Eğer kalpleriniz temiz olursa Allah’ı anmaktan usanç duymaz” (Hayatüs Sahabe-4)
Kametle ilgili meseleler: Hanefilere göre cemaat “haya alel felah”ta imam ayağa kalktıktan sonra ayağa kalkar. Kametin kıbleye yönelerek ve yürüyüp konuşulmadan getirilmesi sünnettir. Hanefilere göre, imamlık edecek kimsenin müezzinlikte yapması en faziletlisidir. Çünkü peygamberimiz sav ez-Ziya’da bildirildiğine göre bir yolculukta ezan okuyup kamet getirmiş ve öğlen namazını kıldırmıştır. (İslam Fıkhı Ansiklopedisi-Vehbe Zühayli)
Müezzin kamet getirirken mescide giren kimse imam mihraba geçinceye kadar oturur. Ayakta beklemesi mekruhtur. Oturur, müezzin “hayya ale’l felah” cümlesine varınca kalkar. (İbni Abidin-2)
Kamet getirirken yürümek mekruhtur. (İbni Abidin-2)
Kametten önce ihlas okumak: Bu bidattır. Kuran dinlemek farzdır. Halbuki bu esnada cemaat nafile ile meşguldür. (Din Görevlisinin El Kitabı-Mevlüt Özcan)
Kametten önce ihlas suresi ya da daha başka şeyler okumak bidattır. Bu tür okuyuşlar zaten klişeleşmiş hale geldikleri için kimse onları, şuuruna vararak Kuran gibi dinlememektedir. (Çağdaş Meselelere Fetvalar-Faruk Beşer)
Karanlıkta namaz kılmak: Karanlıkta namaz kılmak sahih ise de ışık yakmak mümkünken karanlıkta namaz kılmak birkaç bakımdan mekruhtur. Işık, asgari secde yerini görecek kadar olmalıdır. (Fetvalar 4-Nevzat Akaltun)
Kardeşe zekat: Ahmet’in fakir olan kardeşine zekat vermesi caiz olur. (Nevzat Akaltun Fetvalar 1)
Karşılama, temel atma kurbanları: Törenlerde birinin gelmesinin şerefine kurban kesmek, puta veya o gelen kişiye ibadet maksadıyla kesilen kurban değildir. Bu hayvanlar ya o kişinin gelişine şükran olarak, ya da kurban niyeti olmaksızın, gelenin şerefine, şuna buna et yedirmek için kesilir. Bu maksatla kesilen hayvanın eti haram olmaz. (Helaller ve Haramlar-Hayrettin Karaman)
Bir insan için kurban kesilmesi küfürdür ve kesilen meyte hükmündedir, yenmez. Hacıların ya da gazilerin kudümü (gelişleri) için hayvan kesilmesi de küfürdür” denmiştir. (Hindiyye) Yeni alınan araba, ev, atılan temel vb şeyler de aynıdır. Yalnız burada şu incelik vardır, başkası için demek, keserken başkasının adını anarak demektir. Binaanaleyh, bir büyük zatın gelişine, ev ya da araba almasına duyduğu sevinçten ötürü kurban keserse bu küfür olmadığı gibi kesilen hayvan de leş olmaz, eti yenir. (Şeyh Davud-İçtihad Tartışması) Bismillah diyerek kesse dahi bir kimsenin yoluna, bir evin temeline, bir arabanın tekerine vb kesilen, kanı oraya buraya sürülen kurban en azından çirkin bir bidattır, küfrü gerektirmese dahi günahı gerektirir ve etinin yenmesi de şüpheli olur. Zaten bu kurbanı görenler, filan, falanın gelişi için, yada filan iş için kurban kesti derler ki, bu da onun kesiliş gayesinin Allah için olmadığını gösterir. (Fetvalarla Çağdaş Hayat-Faruk Beşer)
Kasaptan alınan et: Netice olarak müslümanların yaşadıkları bölgelerdeki mezbahalarda kesim işlerini yapan kasaplar, ateist olmayan Ehli Kitap kimselerdense ve kesimi Allah’tan başkası adına yapmıyorlarsa, meseleye yaklaşımımız, bunların kestiklerinin yenilebileceği noktasındadır. (Tartışılan Sorular-Mehmet Alagaş)
Halkının çoğu müslüman veya kitap ehli olan ülkelerde, kesilmesi gereken hayvanların etleri yenebilir. Resulullah sav’e “Ya Resulallah gittiğimiz yerlerde bize et getiriyorlar, keserken besmele çekip çekmediklerini bilmiyoruz, bunu yiyelim mi diye sordular”, “Allah’ın adını anın ve yiyin” cevabını aldılar. (Buhari-Zebaih)
Kaynana ve kayınpeder ilişkileri: Baba dostlarına iyi muamele etmek ve eşlerinin anne-babası sağ ise onları toplumsal anlayışa göre kaynana ve kaynata görmeyerek, birer anne ve baba gibi kabul etmektir. Şanı yüce Rabbimiz kendisine kulluk eden müminlerin anne ve babalarına nasıl değer veriyorsa, herhangi bir müminde kendisine hizmet eden hanımının veya kendisi için çalışan kocasının anne ve babasına da aynı değeri vererek, onlara güzel muamelelerde bulunmak durumundadır. (Kişiye Özel-Mehmed Alagaş)
Kaza namazını mescitte kılmak: Kaza namazlarını mescitte kılmak mekruhtur. Zira namazı geciktirmek günahtır. Bunu meydana çıkarmamalıdır. (Bezzaziye) (İbni Abidin-2)
Kerahat vakitlerinde Kuran okumak: Bahr’da, Buğye’den naklen “Kerahat vaktinde Peygamber sav’e salâvat getirmek Kuran okumaktan efdaldir” denilmiştir. (Dikkat edin yasaktır değil, efdaldir.) (İbni Abidin-2)
Kısa kollu gömlekle namaz: Erkeklerin uzun kollu gömlekle kollarını sıvayarak namaz kılmaları mekruh ise de kısa kollu gömlekle namaz kılmaları mekruh değildir. (Günümüz Meselelerine Fetvalar-Diyanet Vakfı)
Kıyafette teşebbüh ve şapka giymek: Teşebbüh, yani kafir ve fasıklara benzemek yasaktır. Şapka Osmanlı döneminde sırf gayri müslümleri taklid gayesiyle giyilmesi bakımından teşebbüh alameti sayılırdı. Fakat bugün şapka giymede gayri müslimleri taklid söz konusu değildir. Belki adet böyle olduğu için giyilmektedir. Bu itibarla niyette gayri müslimlere benzem söz konusu olmayınca şapka giymek teşebbüh alameti sayılmaz. (Halil Gönenç-Fetvalar)
40 ve 52. Geceler: Ölünün 40 ve 52 gecesi ile ilgili hiçbir şey varid olmamıştır. Böyle gecelerde özel merasim tertip etmek doğru değildir. Bu cahil halkın uydurduğu bir bidattir. (Halil gönenç)
Kız istemek nikah sayılır mı?: Bir kimse nikah maksadıyla kız istemeye kalabalık kimseler gönderir de, kızı babası veya velisi, onların huzurunda tezviç ederse sahih olur. İçlerinden yalnız konuşan dünür sayılır. Kalanlar nikaha şahittirler. Bununla fetva verilir. (Fetih) (İbni Abidin-5)
Kredi Almak: Bu kesinlikle haramdır. Çünkü bu Muhammed sav’in alanı, vereni, yazıcısını ve şahitlerini lanetlediği faizin kendisidir. Böyle kesinlikle haram olan işlerin helallik kazanabilmesi için gerekli azık, elbise ve tedavi edilmediği takdirde hayata mal olacak hastalık gibi nedenlerinin olması gerekir. (Çağdaş Meselelere Fetvalar- Yusuf el-Kardavi)
Faiz ödeyenin darda kalmış olması onu günahtan kurtarabilir; ancak bunun için bazı şartlar vardır: 1- Faizli borç almanın sebebi zaruret veya haklı bir ihtiyaç olacaktır; lüks harcamalar ruhsat kapısını açmaz. 2- Daha önce bütün kapılar çalınacak, faiz vermeden ihtiyacı giderme yolları aranacaktır. 3- Alınan borç zaruret ve ihtiyaç miktarını aşmayacaktır. (Helaller ve Haramlar-Hayrettin Karaman)
Bir müslümanın başka imkanı yoksa, faizsiz kredi de bulmamıyorsa mesken edinmek, kiralayacağı bir yere peşinat ve dipozit ödemek, işini kurmak için alet, tezgah, makina vb temin etmek maksadıyla faizli kredi alır, bu durumda faiz ödemek kendisi için caizdir, bundan dolayı günahkar olmaz, günahkar olanlar onu bu durumda bırakanlar, islamın sosyal adalet ve dayanışma kurumlarını ihmal edenlerdir, cemaattır, toplumdur. (Helaller ve Haramlar-Hayrettin Karaman)
Ancak burada enflasyon oranı faiz oranından çok çok düşük olduğundan pozitif faiz olmasa da bir negatif faiz gerçekleşmekte ve krediyi alanın faiz vermesi şöyle dursun, para değerinin düşmesiyle, aldığının çok azını vereceğinden devletten faiz almaktadır. Problem buradadır ve aslında milletten alınan bu fazlalığın tekrar millete verilmesi şartıyla bu tür krediler caiz olmalıdır, demektedirler. (Fetvalarla Çağdaş Hayat-Faruk Beşer)
Bir hususun altını çizmekte fayda var: “Enflasyon kadar faiz, riba değildir” hükmüne katılmıyorum. Anlatmaya çalıştığım bu değil. Bazı hocalarımız, enflasyon %80 ise bankaların %80 dolayında verdikleri faizler riba hükmüne girmez diyorlar. Bu hükmü iki bakımdan sakıncalı buluyorum. 1. Enflasyon tam bir sıhhatle ölçülemediği için, iki oran arasındaki küçük farklar faiz şüphesini artırır. 2. Böyle yapmakla, faizci bankacılık sistemini meşrulaştırmış oluruz. Benim anlatmaya çalıştığım, devletin hepimizden topladığı vergilerden meydana getirdiği bir takım fonları, hakkımız olduğu halde kullanmamamız halinde, bunu rakiplerimizin kullanacağı ve piyasada aleyhimize bir rekabet ortamının meydana geleceğidir. Aslında gerek konut, gerek tarım veya ihracat kredilerine faiz hiç uygulanmayabilir ve devletin ilave bir zararı olmaz. Mesela, yüzde 30 faizle iki yıllığına verilen bir konut kredisinin bileşik faizi 69 milyondur. Bugün aldığınız 100 milyon TL karşılığında, iki yıl sonra 169 milyon Tl ödersiniz. Devlet bu parayı normalde %80 faizle banka kredisi olarak kullandırmış olsaydı, iki senenin sonunda 324 milyon olurdu. Yani, evi olmayan vatandaşa 155 milyon liralık transfer yapılmıştır. Devlet dese ki, krediyi bir yıl sonra ödeyeceklerden hiç faiz olmayacağım, vatandaşa sadece 80 milyon liralık bir transfer yapmış olur. Ve birçok vatandaş, bu şıkkı tercih edebilir. Devletin görünürde faizli olan şıkkı tercih etmesi, birçok dindar vatandaşın bu haktan faydalanmasını önlemek içindir. (Mustafa Özel-7 Haziran 1996 Yeni Şafak) Dikkat! Yazar bir fıkıhçı değil bir ekonomisttir...(Yukarıdaki yazının devamı niteliğinde) Devlet vatandaşa %30 faizle kredi verdiği takdirde, vatandaş bu krediyi kullanarak (%80 enflasyona karşı) %50 kazançlı çıkıyor, diyorsunuz. Peki Devlet bu durumda %50 zararlı çıkmış olmuyor mu? Devlet aleyhine zarara yol açmış olmakla faizli bir muamele yapmış olmaz mıyız? Olmayız. Devlet bu transferi fakir fukaranın ev sahibi olması için yapıyor. Bir nevi zekat fonundan fakirlere yardım edilmesi gibidir bu. Ancak, 7 Haziran tarihli yazıda da belirttiğim üzere, eviniz olduğu halde bu transferden faydalanırsanız, yoksul bir insanın hakkını gaspetmiş olursunuz. (19 Haziran 1996)
İslam her çeşit faizi azıyla ve çoğuyla kıyamete kadar haram kılmıştır. Enflasyonun altında kalan faizlerin haramlığın dışında tutulması diye bir şey yoktur. Bir lira da olsa faizdir ve haramdır.(Ziya Eryılmaz-Meseleler ve Çözümler)
Kız kaçırma: Kızlarını evlendirmede islami esasları ölçü almayan anne-babaların, başka dünyevi gerekçelerle vermemeleri halinde kızlarını karşılıklı rıza ile kaçırarak evlenmek Hanefi mezhebine göre caizdir. Şafii mezhebine göre değildir. Ama islama zıt hareket etmeyen anne-babanın kızı da Allah’ın rızasının babanın rızasına bağlı olduğunu bilmelidir. (Fetvalarla Çağdaş Hayat-Faruk Beşer)
Koçun yumurtalıkları: Kesilen koçun yumurtalarının yenmesi dinen mekruhtur. (Fetvalar 4-Nevzat Akaltun)
Kokmuş etin yenmesi: Kokmuş eti yemek haramdır. Halebi “Necis olduğu için değil, zarar vereceği için haramdır” der. (İbni Abidin-1)
Kolonya: Kolonya içinde alkol maddesi bulunduğunda necistir. Bir yere isabet ederse onu yıkamak icap eder. Hanefi mezhebinde fetva var ise de sakınmaları daha evladır. (Fetvalar-Halil Gönenç)
İspirto ve kolonya İmam Azam’a göre necis değildir. (Ezber Mecellesi) (Fetvalar-Nevzat Akaltun)
Bu mesele içkinin pis olup olmaması ile ilgili bir meseledir. İmam Serahsi ve İmam Kasâni’nin tasniflerine göre;
1- Şarap çiğ üzüm suyunun, kabarıp keskinleşerek köpük atmış halidir( İmamayn’e göre hamr olabilmesi için köpük atması şart değildir). Bu bütün imalara göre kaba(muğallaza) pisliktir. Bir dirhem miktarından fazlası namaza manidir.
2- Yaş ve kuru hurmadan ve kuru üzümden yapılan içkiler( seker,fadîh, nakî). Bunlar da aynen şarap gibi kaba pisliktirler. Pis olmadıklarına dair bir rivayette vardır. Ebu Yusuf’a göre hafif pislik olup; sadece fazla miktarı namaza mânidir.
3- Yedi grup içkinin geriye kalanları ise- sarhoş edenlerini içmek haram olsa dahi- pis olmayıp namaza mani değildirler.
Bütün bunlardan şu sonuca varabiliriz; Hanefi mezhebinde, özellikle Ebu Hanife ve Ebu Yusuf’a göre üzüm ve hurma dışındaki şeylerden yapılan içkiler, sarhoş edenlerini içmek haram olsa bile pis değildirler. Kolonya, şampuan, esans, parfüm vb sıvılar üzüm ve hurma dışında bir şeyden yapılıyorsa- ki şu anda hepsinin öyle olduğunu sanıyorum- veya bu iki şeyden yapılsa dahi sarhoş edici alkol ihtiva etmiyorsa bu iki imama göre pis değildirler, namaza mani olamazlar. Alkol ihtiva etmeleri halinde diğer bütün imamlara göre pistirler. Bu durumda müslümanların önünde iki yol vardır; ya takvaya ve ihtiyatlı olana sarılıp, en azından şüphelidir, diyerek kullanmamak; ya da fetvayı esas alarak bu tür sıvılardan sakınmamak. Bunların her ikisine de bir şey denilemez. ( Fetvalarla Çağdaş Hayat- Faruk Beşer)
Kollar sıvalı iken namaz kılmak: Bir kimsenin, elbesesinin kollarını dirseklerine kadar sıvayıp, kolları açık namaz kılması mekruhtur. Fetevayi Kadihan’da da böyledir. (Fetevayi Hindiyye)
Kotla namaz: Şart olan, avret sayılan mahallerinin, cildin rengi belli olmayacak şekilde örtülmesidir. Vücut hatlarının belli olması, cildin rengi görülmedikten sonra, namaza mani değildir. (Ceziri, ö. N. Bilmen)
Kölelerin satışı: İki yakın akraba olan, biri küçük diğeri de onun nesep yönünden akrabası ve büyük ise bu iki kölenin birbirinden ayrılarak satılması caiz değildir. Zira Hz. Peygamber, baba ve anadan biriyle küçük çocuğunu ayıran kardeşle kardeşi birbirinden ayıran kişilere lanet etmiştir. (İbni Mace) (İbni Abidin-10)
Köpek havlaması ve horoz ötmesi: Köpek havlayınca euzü çekilir. Ebu Davud’dan hadis var. Horoz ötünce Allah’tan fazilet ve ihsan istenir. (İslam Fıkhı Ansiklopedisi-Vehbe Zühayli)
Kumar: Bakara 219.ayetin tefsirinde Razi derki: İbni Sirin, Mücahid ve Âta’dan; kendisinde kaybetme riski olan herşeyin, hatta çocukların cevizle oynadıkları oyunların kumar olduğunu söyledikleri rivayet edilmiştir. (Tefsiri Kebir-Fahruddin Razi)
Kunut duasının anlamı: Ey Rabbimiz! Biz ancak senden yardım dileriz. Sana istiğfar ederiz. Hidayeti senden bekleriz. Sana iman eder, yaptığımız hatalardan dolayı sana tevbe ederiz. Sana tevekkül eder, sana güvenir ve dayanırız. Her hayrın her nimetin senden olduğunu itiraf ederek sana teşekkür ettiğimiz gibi ayrıca sana küfredip duranları alaşağı ederiz. (Surelerle Yolculuk_Mustafa Uzun)
Kuran okutma(sahabeye): Peygamber sav zaman zaman sahabileriyle birlikte oturup kıraati güzel olan sahabilerinden birine, kendilerine Kuran tilavet etmesini teklif ederdi. (Acuri’den) (Asrı Saadette İslam-1)
Kurana karşı ayak uzatmak: Kuranın bulunduğu tarafa ayak uzatmak eğer aynı hizada değilse mekruh olmaz. Keza, Kuran çivide asılı olduğunda, bir kimse, o istikamete ayaklarını uzatsa, bu mekruh olmaz. Garaib’de de böyledir. (Fetevayi Hindiyye)
Yatarken Kuran okumak: Ayakta ve yatarken de Kuranı Kerimi okumakta bir beis yoktur. (Hindiyyeden) (Fetvalar_Halil Gönenç)
Kuranı Kerimi okumak ve dinlemek: Bir kimse bir kitap yazmakla meşgulken birisi gelip Kuranı Kerimi yüksek sesle tilavet eder ve onu dinlemek mümkün olmazsa yüksek sesle Kuranı tilavet eden kimse vebale girer.(Hindiyye) Kuran okuyanın yanındakilerin dinlemesi mümkün değilse, sessizce okuması gerekir. (Halil Gönenç-Fetvalar)
Kuran toplantıları: Maliki mezhebinde bir sureyi mesela yasin suresini okumak için toplanmak mekruhtur. (İslam Fıkhı Ansiklopedisi-Vehbe Zühayli)
Kurbanlık: Kulak ya da kuyruğunun üçte birinden fazlası kopuk olmamalı, yaratılıştan kulaksız olmamalı, doğuştan kuyruğu yok olmamalıdır. Sığırın dişisi tercih edilmelidir. Koyun boğazlamak sığırın yedide birine iştirakten daha iyidir. Kıymette eşit olduğu takdirde koç diğer koyunlardan efdaldir. (Din Görevlisinin El Kitabı-Mevlüt Özcan)
Kurban derisi: Kurban derisi sadaka olarak verilebilir veya evde kullanmak üzere işlenebilir. (Hidaye Tercümesi)
Kurban etinin taksimi: Tahmini taksim caiz değildir. (Ehli Sünnet İtikadı-Gümüşhanevi)
Kurbanın eti nerelere verilir?: Kurban kesen zat onun etinden dilediği kimselere verebilir. İster zengin, ister fakir olsun, ister müslüman, ister zimmi olsun farketmez. Gıyasiyye’de de böyledir. (Fetevayi Hindiyye)
Kurbanlık hayvan ölür veya çalınırsa: Kurban niyetiyle satın alınan hayvan öldüğünde, zengin olanlar için, yerine başka bir hayvanın kurban kesilmesi lazım gelirken, fakirlere bir şey lazım gelmez. Şayet kurbanlık hayvan çalınırsa veyahut kaybolursa yerine kurban niyetiyle başka bir hayvan satın alnırsa, daha kesim günleri çıkmadan önce çalınan veya kaybolan hayvan da bulunursa, zengin için, hayvanlardan yalnız birisinin kesilmesi lazım gelirken, fakir için, her ikisinin kesilmesi lazım gelir. (Hidaye Tercümesi)
Kuş beslemek: Bülbül ve kanarya gibi kuşlarla oynayıp onlarla vakit geçirmek doğru değildir. Bununla beraber böyle kuşları evde bulundurup kafeste hapsetmek de haram değildir. (Halil gönenç)
Kutuplarda namaz: Kutup bölgeleri ile benzer yerlerde yaşayan müslümanlar ise namaz vakitlerini kendilerine en yakın normal vakitlerin bulunduğu bölgelere göre takdir etmelidirler. (İslam Fıkhı Ansiklopedisi-Vehbe Zühayli)
Kutuplar gibi gece-gündüzlerin anormal uzunlukta olduğu yerlerde, namaz ve oruç gibi ibâdetlerin ifası hususunda, bâzı âlimler, Müslümanları ibâdetlerin feyzinden mahrum etmemek için ihtiyat ve temkin yolunu benimsemişler, takvâ cihetini tercih etmişlerdir.
Buna göre, kutuplar gibi anormal vakitli yerlerde oturan kimseler, namazlarını aynı meridyen üzerinde kendilerine en yakın bulunan normal vakitli yerlerin takvimlerine uymak suretiyle kılarlar. Oruçlarını da aynı şekilde îfa ederler.
Bu şekilde düşünen İslâm âlimleri, "Ancak bir sene kadar uzun sürecek Deccal günlerinde namaz vakitleri takdir edilir..." meâlindeki hadîs-i şerîfin işaretine dayanmaktadırlar. (Bk. Merakı'l-Felâh, s. 53, İst. 1327).
Görüldüğü gibi hadîs-i şerîf'te, 1 gün, bir sene kadar uzadığı takdirde 5 vakit namazın normal 24 saatlık vakit üzerinden takdir yoluyla kılınabileceğine ima edilmektedir. Demek ki kutuplarda vakit yok diye namazı terk yerine, takdir yoluyla, namazları 5 vakit kılmak mümkündür. Ve bu daha ihtiyata uygundur. Böylelikle Müslümanlar ibâdetlerin feyz ve nûrundan nasibsiz kalmamış olurlar.
Kutuplarda takdir yoluyla günde beş vakit namazın kılınabileceğini söyleyenler; güneşin batıp hemen doğması sebebiyle sabah veya yatsı ve vitir namazlarının vaktinin olmadığı yerlerde ise, bu namazların sâkıt olmayacağını kazasının gerektiğini söylerler. Çünkü, her ne kadar namazın sebebi vakitse de, asıl sebeb ve illet, emr-i İlâhîdir. Allah'ın "Namaz kılınız" şeklindeki emir ve hitabıdır.
Bu cihetle her Müslüman günde 5 vakit namazla mükelleftir. Vakti olmayan namazlar ise, kaza edilir.
İmam-ı Şâfiî'nin de ictihadı bu şekildedir.
Oruç ibadetinde de aynı durum vardır. Orucun sebebi olan ay'ı görmek mümkün olduğu halde, imsâk ve iftar vakitleri taayyün etmemektedir. Bu sebeble, oruç ibâdetinin mükelleften sâkıt olacağını söyleyen âlimler olduğu gibi, namazda olduğu şekilde, takdir yoluyla oruçların tutulması gerektiğini söyleyenler de vardır. (İslam İlmihali-Mehmed Dikmen)
İmam Şafiye göre tanyeri ağarması ile güneşin batışının belirgin biçimde görülmediği yerlerde yaşayan müslümanlar, tanyeri ağarması ile gün batımının belirgin biçimde gözlenebildiği en yakın yerin vakitlerine uyarak oruç tutarlar. Gece veya gündüz süreleri 24 saatten uzun olan yerlerde de aynı hüküm geçerlidir. Namaz konusundaki hüküm de aynıdır. Güneşin batışı, tanyerinin ağarmasının başlangıcı olan yerlerde de aynı hüküm geçerlidir. Böyle yerlerde yatsı namazının vakti akşam şafağının kaybolma ve bir süre sonra tanyeri ağarma olaylarının yaşandığı en yakın yerin yatsı vaktidir. (İslam 3-Said Havva)
Küfür ehlinin bayramına katılmak: Ebu Hafsel Kebir diyor ki: “Bir kimse bir yumurtayı Nevruz gününe saygı duyarak bir gayri müslime hediye ederse kafir olur.” (Fetvalar-Halil Gönenç)
Küfür sözleri: Bir kimse imanında şüpheye düşüp “inşallah ben müslümanım” dese, bu şahıs kafir olur. Et-Tehyir Fi Kelimatil Küfr kitabında “Bir kimse eğer başkasının küfrüne rıza gösterirse, uzun süre azap görür fakat kafir olmaz denilmiştir.” Günah işleyen bir kimse, “ islami işleri açıktan yapmak lazımdır” dese, kafir olur. Allahu Teala’nın emirlerinden biriyle alay eden kimse kafir olur. Bir kimse diğer kimseye yalan söyleme der, diğeri de yalansız iş mi var? Derse, o anda kafir olur. Bir kimse Peygamberlerin sünnetinden birine razı olmazsa kafir olur. Bir kimse alime sebepsiz yere buğz ederse küfründen korkulur. Bir kimse haram maldan bir fakire sadaka verse ve bundan sevap beklese kafir olur. Nevruz günü, onları tazim maksadıyla, onlara bir yumurta bile hediye etmek küfürdür. Bir kimse kalbi imanla mutmain olduğu halde, kasden küfür söylerse kafir olur. Allah yanında mümin olmaz. Fetavayi Kadıhan da da böyledir. (Fetevayi Hindiyye)
Zikirle istihza eden, içki içerken, zina ederken ve haramlığı kesinleşmiş fiilleri yaparken bismillah diyen kafirdir. Zar ve remil atarken, küçük taşlarla fal bakarken ve oyun oynarken bismillah derse kafir olur. Haram bir şeyi bitirdikten sonra elhamdülillah diyen kimse helal kabul ederek derse kafir olur, bazılarına göre kafir değildir. Bir kimse, bir fakire haram bir maldan tasadduk eder de sevap umarsa kafir olur. Fakir de verilenin haram olduğunu bildiği halde dua eder, öbürü de amin derse kafir olur. Bir kimse bir müslümanın ağzına küfür ederse kafir olur. Yemeğe cima kelimesiyle söven kimse kafir olur. Eti yenen hayvanlardan birine söverse İmamı Azam’a göre kafir, İmameyne göre değildir. Bir kimse küçük günah işleyip kendisine tevbe et diyene ne yaptım ki tevbe edeyim derse kafir olur. Bir kimse küfür kelimesini söylerken diğeri de buna gülerse, gülen kafir olur. Söz de güldürücü bir taraf varsa ve zaruri bir gülme hasıl olmuşsa kafir olmaz. Bir vaiz küfür kelimesini konuşur, dinleyenler de bunu kabul ederlerse kafir olurlar. Günah işleyen bir kimse islam açıktan olmalıdır, derse kafir olur. Bir kimse, diğerine, git filan adama iyiliği emret derse, diğeri de onun bana ne zararı var, bana ne kötülük yaptı ki ona iyiliği emredeyim derse kafir olur. Zira bu adam iyiliği emretmeyi kabul etmemekte ve iyiliği emretmeyi nefsi, şahsi ve dünyevi şeylere bağlamaktadır. Fakat bana ne zararı var derse bazılarına göre kafir değildir. Bir kimse bir kötülüğe, bir günaha başlarken, diğerine gel güzel güzel yaşayalım veyahut da kimse bizim gibi neşeli olamaz derse kafir olur. (Ehli Sünnet İtikadı-Gümüşhanevi)
İmam Kurtubi Tefisirinde: “Küfre rıza küfürdür. Masiyete rıza masiyettir” diyor. Molla Hüsrev Siyerül Ecnas’da “Şayet bir kimse, kelimei küfür konuşsa ve bir cemaat de o konuşanın sözünü kabul eylese, o cemaatin hepsi kafir olur” (Dürerul Hükkam) El-Muhit adlı kitapta şu meseleden bahsedilmiştir: “İnsanlar küfür kelimesini söyleyen kimseye hiç bir şey söylemeyip, küfür kelimesini konuştuktan sonra mecburiyet yokken onun yanında otururlarsa, küfre iştirak etmiş olurlar” (Fıkhı Ekber Şerhi) (Küfür Tek Millettir-Mustafa Çelik)
Küfrü söylemek: Bir kimse küfür lafzını söylerken ne demek olduğunu bilir, fakat inanmazsa en doğru görüşe göre kafirdir. Çünkü iman ikrar ve tasdiğin birleşmesi ile tamamlanır. Küfredince ikrar ortadan kalkmış olur. Şayet küfreder de, manasının ne demek olduğunu bilmezse Kadıhan’a göre kafir olmaz. Küfrü icab ettiren bir lafzı herhangi bir zorlama olmaksızın bilerek kullanırsa, bütün alimlerce kafirdir. bİlmeyerek kullanırsa ekseriyete göre kafir, bazılarına göre değildir. Bir kimse kendi isteği ile elfazı küfürden bir söz sarfeder de, bu sözün küfür olduğuna inanmadığını veya bilmediğini söylerse, bütün alimlerce kafirdir. Zira, bilmemek özür değildir. Bir kimse zorlama olmadığı halde dili ile küfrü icab ettiren bir söz söyler ve kalbi ile mutmain olursa yine kafirdir. Zira bize göre bir kimsenin kafir veya mümin olduğu ancak sözü ile anlaşılır. (Ehli Sünnet İtikadı-Gümüşhanevi)
Küfürbazlık: Biri, “Kahpe orospu” dedi. İbni Abbas ra: “Senin dediğin doğru da olsa, Allah ağzı bozuk ve küfürbaz kimseleri sevmez, dedi. (Buhari) (Hayatüs Sahabe-3)
Kürtaj: Ulema “Dört aydan önce velev kocasının izni olmadan çocuğu düşürmek mübahtır” demişlerdir. Nehir sahibi diyor ki: “Şimdi şu kalır; Acaba gebe kaldıktan sonra çocuğu düşürmek mubah mıdır? Evet, henüz bir uzvu yaratılmamış olmak şartıyla mübahtır. Bu da ancak 120 gün sonra olur. Haniyye’nin kerahet bahsinde şöyle denilmektedir: “Ben helaldir diyemem çünkü ihramlı bir kimse bir avın yumurtasını kırsa onu öder. Zira yumurta avın aslıdır. Bu ceza ile karşılaştığına göre, burada da en azından özürsüz düşürse, kadına günah yazılır” İbni Vehban şu halde çocuk düşürmenin mübah olması özür haline yorumlanır. Yahut çocuk düşüren kadın, öldürmüş kadar günah işlemiş sayılmaz, manasına alınır. (İbni Abidin-6)
İmam Gazali çocuğun oluşmasını, aşılanmadan doğuma kadar evrelere ayırdıktan sonra ilk devrede (sperm yumurtayı aşılayınca) düşürmenin cinayet olduğunu, devreler ilerledikçe cinayetin daha da büyüdüğünü kaydetmiştir. (Muhammed Murtaza-İtfafüs Sade(İhya Şerhi) (Helaller ve Haramlar-Hayrettin Karaman)