Gaybdan haber vermek: Ashabın seçkinlerinden olan Osman İbni Mazun’un vefatı anında Resulullah onun yanında bulunuyordu. O anda kadın sahabi Ümmül Ala’nın İbni Mazun hakkında şöyle dediğini işitti: “Ey Ebu Saib, Allah’ın sana ikram ettiğine şehadet ederim.” Resulullah ona şöyle buyurdu. “Allah’ın ona ikram ettiğini ne biliyorsun?” (Buhari-Cenaiz-Şehadat, İbni Hanbel) Böylece Resulullah kadının gaybi bir konuda hüküm verdiğini bildiriyor ve onu uyarıyordu. Çünkü gaybi bir konuda hüküm vermek caiz değildir. Zira gaybı Allah’tan başkası bilmez. Bunun üzerine kadın şöyle dedi: “Sübhanallah, Ey Allah’ın Resulü. Allah ona ikram etmemişse kim ikram eder?” Apaçık bir karşılık ve itiraz değil mi? Ama Resulullah ona bundan daha beliğ ve açık bir ifade ile cevap vermiş ve şöyle buyurmuştur: “Allah’a yemin ederim ki, ben Allah’ın Resulü olarak yarın bana ne yapılacağını bilmiyorum” işte burada Ümmül Ala şu şeri ve büyük hakikate ulaştı ve şöyle dedi: “Allaha yemin ederim ki, bundan sonra hiçbir kimseyi tezkiye etmem.” (Tasavvuf ve İslam-İbrahim Sarmış)
Peygamberimiz sav Allah’ın en seçkin kulu olmasına rağmen, Onun hakkında Kuran diliyle şöyle buyurulmuştur: “De ki: Allah’ın dilemesi dışında ben kendim bir fayda ve zarar verecek durumda değilim. Görülmeyeni (gaybı) bileydim, daha çok iyilik yapardım ve bana kötülük de gelmezdi.” (Araf:88) (Helaller ve Haramlar-Hayrettin Karaman)
Ebu Hanife’ye nispet edilen şu söz gerçekten onun ise kalplerdekinin bilinebileceği görüşünün tereddütle karşılanması gerekir: “Kalplerde olanı Allah ve O’nun vahyettiği Rasulden başka kimse bilemez. Vahiy olmadan, kalplerdekini bildiğini iddia eden, alemlerin Rabbinin ilmine sahip olduğun iddia etmiş olur” (İmam Azamın Beş Eserinden) biraz değişik ifadelerle Müslim-İman 158, İbni Mace-Fiten 1, ve Müsned IV/438-39’da bulunan bir hadis de Ebu Hanife’ye nispet edilen bu hükmü destekler görünür: savaşta bir müşrikle karşı karşıya gelen sahabi onu “Allahtan başka ilah yoktur” demesine rağmen öldürür. Peygamber sav bundan hoşlanmaz ve: “Karnını yarıp da kalbinde olanı bilseydin ya!” diye üzüntüsünü belirtir. Yine münafıkları sadece Hz. Peygamber biliyordu. (Fetvalarla Çağdaş Hayat-Faruk Beşer)
Gayri müslimlerin ölen çocuklarının durumu: Gayri müslim çocukları konusunda islam bilginleri farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Doğru olan, bunların da müslümanların çocukları hükmünde olmalarıdır. Zira onlar da islam fıtratı üzerine doğmuş olup, ergenlik çağına gelmeden öldükleri için günahsızdırlar. Bu yüzden onlar da kabir sualinden muaf olup, cennete girerler. (Diyanetten Günümüz Meselelerine Fetvalar)
Gazete almak: Bu tür gazeteleri almak ise ayrı bir olaydır ve alanın niyetine göre değişir. Sözü edilen konular vb de, çocuklara islama zıt giyinen ve zıt düşünen dansözleri, akristleri, artistleri sevdirmeye çalışmalarında hikmet ve keramet aramadan, bunları yanlış bilerek ve yanlışlarına müslümanca dikkat çekmek için alınmasında -Allahu alem- beis olmaz. ( Fetvalarla Çağdaş Hayat- Faruk Beşer)
Gazete, Dergi ve Televizyondaki Kadına bakmak: Gazete ve dergilerdeki müstehcen resimler ile televizyondaki açık görüntüler gerçek değil resim ve hayal ürünü olduğundan onlara bakmak hakiki kadının vücuduna bakmak gibi haram sayılmaz. Ancak şehvet ile bakan bir kimse için haram olur. İbni Hacer ile Şirvani “Aynada veya suda görülen kadının görüntüsüne bakmak haram değildir. Ancak fitneye vesile olduğu takdirde haram olur” demişlerdir. (Halil Gönenç-Fetvalar)
Gazetelerin verdiği hediyeleri almak: Herhangi bir emtianın satışını çoğaltmak maksadıyla kitap elbise ve benzeri şeyleri müşterilere armağan etmenin dini bir sakıncası olmadığı gibi alınan armağan da haram değildir. (Fetvalar-Halil Gönenç)
Göz zinası: Peygambersav “Bilerek namahreme bakmak gözün zinasıdır” (Buhari, Müslim) buyurmuştur. (Fetvalar 2-Halil Gönenç)
Gusül ve boya: Saçları veya bıyıkları kına ve benzeri, suyun nüfuzuna engel olmayacak nitelikteki boyalarla boyamak gusül abdestine mani değildir. (Günümüz Meselelerine Fetvalar-Diyanet Vakfı)
Guslün farzlarından: Burundaki kirin altını yıkamak da lazımdır. Fethül Kadir’de “Burundaki kurumuş kir, çiğnenmiş ekmek ve hamur gibidir, gusle manidir” denilmiştir. (İbni Abidin-1)
Gusül ve misafirlik: İmam Yusuf’a göre guslün gerekmesi için, meninin atılarak çıkması gerekir. Töhmetten korkan veya utanan misafir hakkında onun kavli ile fetva verilir. Müstesfa’da da böyledir. Bir kimse ihtilam olur da zekerini tutur, şehveti sukûnet bulduktan sonra salarsa, meni çıktığı takdirde İmam Yusuf’a göre yıkanması gerekmez. Ebu Yusuf’un kavliyle zaruret yerlerinde fetva verilir. Bu kişi şüphe ve töhmetten korkarsa namaz kılar görünerek niyetsiz ve tahrimesiz ellerini kaldırır. Bir şey okumaz. (İbni Abidin-1)
Gümüş yüzük: Erkeklerin gümüş yüzük kullanmaları caizdir. (Fetevayi Hindiyye)
Günah aletlerinin satışı: Kendisiyle doğrudan doğruya günah işlenen şeylerin satılması tahrimen mekruhtur. Kendisiyle doğrudan doğruya günah işlenmeyen şeylerin satışı ise tenzihen mekruhtur. Buna göre şarabın satılması katiyyen caiz değildir. Üzümün satılması sahih ve caizdir. Zeylai’de “Şarkı söyleyen cariyenin, süsen koçun, dövüşen horozun, dönerek uçan güvercinin satılması mekruh değildir. Çünkü bunların bizzat kendileri günah değildir. Günah ancak bunların kullanma şeklindedir.” Diye zikredilmiştir. Kendisinden şarap yapılsa bileşıranın; şarkıcı cariyenin satışı caizdir. (İbni Abidin-9)
Günah üzerine yemin etmek: Bir kimse günah olan bir şey üzerine yemin etse mesela: “Vallahi anam babamla konuşmayacağım” gibi veya fiil üzere olsun mesela; “Vallahi bugün filan kimseyi öldüreceğim” gibi, böyle günah üzerine yemin eden kimsenin yeminini bozması, sonra keffaret vermesi vacip olur. Çünkü yemini bozmak her ne kadar günah ise de ana baba ile konuşmamak veya adam öldürmek günahından ehvendir. (Metin) (İbni Abidin-7)
Günaha yardım etmek: Bir kimseye taât ve ibadet hususunda yardım eden onun sevabına iştirak ettiği gibi, haram hususunda yardım eden de günahına ortak olur. (Sahihi Müslim Tercümesi-Ahmed Davudoğlu)
Günaydın demek: Peygamberimiz sav şöyle buyuruyor: “Bizden başkasına kendini benzeten kimse bizden değildir. Yahudi ve Hristiyanlara kendinizi benzetmeyiniz. Yahudilerin selamı parmaklarla işaret etmek, hristiyanların selamı da el ile işaret etmektir. (Tirimizi) Yukarıda zikredilen hadislerden anlaşıldığı gibi müslümanlar birbirine rast geldiklerinde es-Selamü Aleyküm sözünü söylemekle söze başlayacaklar. Baş parmak ve el işaretiyle selam vermeleri caiz olmadığı gibi “günaydın” gibi sözlerle de caiz değildir. Ancak es Selamü Aleyküm demekle beraber el ile de işaret edilse veya selamdan sonra günaydın veya merhaba dense beis yoktur. (Mirkatül Mefatih) (Fetvalar-Halil Gönenç)
Güneş enerjisi ile ısınan sudan abdest: Güneşte ısınmış su ile veya güneş enerjisindeki sıcak sı ile abdest almak veya gusletmek mekruh değildir. Kitaplarımızda “Güneşte ısıtılmış (dikkat buyurunuz, ısınmış değil) su ile abdest alınmaması ve gusül yapılmaması âdaptandır” denilir. Güneş enerjisiyle kendiliğinden ısınan suda güneş doğrudan suyu değil, suyun dışındaki camı, camdan boruyu ve cihazı ısıtıyor. Böylelikle cihaz da suyu ısıtıyor. Ayrıca dahası var; cihazdaki su yerinde sabit durmuyor, devir yapmaktadır. (İkaz-Mehmet Güleç)